Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

5 Nisan 2019 Cuma

GÖZÜN DOYSUN




"İnsanoğlu çiğ süt emmiş, işte..." dedi sözün aradında arkadaşım. 

" Neden dedin?" Diye sorduğumda, 

" Duymadın sanırım, az önce haberlerde izledim. Bir çocuk anne ve babasını vurmuş. Yaşı da 14...yazık etti!

" Duydum duydum da...Sen insanın çiğ süt emnesinden bahsettin, az önce. Ne alakası var?.."

Sözümü kesti arkadaşım:
" Evet, var tabi. Baksana ölmüşler işte. Besle kargayı oysun gözünü!" Demez mi?

Buruk bir gülüş uzattım arkadaşıma.

" Hayvanlar da çiğ süt emiyor, ama birçok sadık, sevgi içeren vefalı davranışlarına tanık oluyoruz. Çiğ süt emmekle karakter değişmiyor canım. O gencin ya aklında sorun varmış, ya da öfke baldan tatlıdır ya hani? İşte o misal...evet gerçekten yazık etmiş kendisine ve ailesine."

Arkadaşım sözlerime hak verip gülümsedi:

" Sen şimdi kargaya da söz bulursun."

Yüzü ekşimişti.

" Ayy, ben sana kıyamam ya...Tabi onun da vicdanı var. Beslendikleri yeri asla terketmezler. Doğanın çöpçüleridir onlar. Çevreyi temizlerler. Hem, 300 yıl yaşarlar. Kargalar akıllıdır da. Hem her atasözü doğru olarak kabul edemeyiz canım. Bazı sözlerin süresi dolmuştur. İtibar etmiyorum çoğu sözlere..."
Arkadaşım itiraz eder:
" Süresi dolmuşsa hala neden kitaplarda okutuluyor peki?"
Haklıydı.
" Kralların hükmüyle ..." diye düşünmüştüm yüksek sesle.
" Nasıl yani? Krallık mı kaldı ki?"
"Günümüzde o büyük, çok odalı, yüzlerce hizmetçisi olan saraylarda oturanlar kim, sence? "
Gülüştük. Anlamıştı esprimi.
" Bilge kadın, bugün şu garibe bir söz şöyle de akıl kasesi dolsun, bari."
Diye iltifat ederken, gözüm TV ekranına ilişmişti. Seçimlere 2 gün vardı. Koltuk sevdasına kapılmış siyaset liderleri kürsülerden halka vaadler verip, birbirlerini suçluyorlardı. TV'nin sesini kıstım.
Nasıl olduysa, o an kralla dilenci hikayesi aklıma gelmişti.
" Dur sana krala ders veren dilenciyi anlatayım."
"...Hikâyeye göre bir kral, normal giyinir, halk arasına karışır. Gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar.
“Dile benden ne dilersen” diye soran krala dilenci gülerek,
“Sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz” der.
Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler.
“Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne istiyorsun?”
“Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım” der.
Dilenci, sıradan bir dilenci değildir. Kral ısrar eder.
“Ne istersen iste, sana verebilirim. Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz” der.
Bunun üzerine dilenci, elindeki kâseyi krala uzatır ve der:
“Bu kâseyi herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?” diye sorar.
Kral bir kahkaha atar ve vezirine kâseyi altınla doldurmasını emreder. Kâse dolup taşmakta, ama sonrasında hemen boşalmaktadır. Altınlar, buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır. Bir dilencinin kâsesini dolduramadığı ülkede kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır kâseye. Ne var ki kâsenin dibi yoktur sanki. Dolup taşmasına rağmen kâse sürekli olarak boş kalmaktadır. Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır:
“Tamam, tamam sen kazandın”.
“Dileğini yerine getiremedim, ama lütfen bana kâsenin neden yapılmış olduğunu söyle” der.
“Çok basit” diye yanıtlar dilenci.
“İnsan nefsinden yapılmıştır..!"
...
Arkadaşım soluk almadan, sözümü kesmeden beni dinlemişti.
" Nasıl beğendin mi hikayemi? Dilenci gibi gördüğü, aslında bir düşünürmüş. İyi ders vermiş krala değil mi?"
"Evet, bayıldım. Hem de ne ders vermiş. İnsanın arzu ve istekleri, bir türlü doymak bilmez oluşu da nefis denen içindeki hırsı değil mi?"
" Haklısın canım. Ancak irade ile hırsın yolunu kesiyoruz. "
" Aracın freni gibi, desene..."
" Evet... "
" Önce göz doymalı. Lâkin doymuyor."

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: