Seçimler bitti. Lakin kimse yenilgiyi kabul etmiyor. Hedefe giden her yol geçerliymiş işte...
Şimdi sağda solda insanlar idamla, darağacında adam sallandırma arzularıyla birbirlerini kıyıcılığa, faşist uygulamalara yönlendirmekle meşgul.
Öyle 5 milyon, 10 milyon adamı darağacında sallandırmakla olmuyor işte...
Size tarihten bir sarı sayfa açmak istiyorum.
Adı Osman...
Yarbay Topal Osman, bu vatana canıyla, kanıyla, savaş öncesi ve savaş sonralarında önemli bilfiil hizmetleri olmuştur.
O ve onun gibi şerefli subaylar olmasaydı bugün bizler de yaşamıyor olacaktık.
Kurtuluş Savaşı sonrasında da bırakmadılar vatanımızı.
Ege Bölgemizde tam 44 imam ve hoca artık işi o kadar ileri taşımışlardı ki, sokak, mahalle, cadde duvarlarımıza Türk Subaylarını kötüleyen Arapça yazılar yazmaktaydılar.
Ve bu yazılar sanki İlahi bir emir gibi gören halk; nerede bir Türk Subayı görseler; " Din elden gidiyor!" diye ellerine taş alıp hakaret ediyorlardı.
Artık iş eni konu çığırından çıkmıştı. Ege Halkı küçük isyan ve iç karışıklıkları çıkartmaktaydı. Konu Mustafa Kemal Atatürk 'e taşındı. O da Yarbay Topal Osman'ı görevlendirip; "Gerekeni yapın yarbay!" Emrini vermiştir.
Yarbay önce 44 imamı alıp karşısına konuştu. Baktı ki onlar halkı etkilemişler, dinle beyinleri yıkamışlar. Askeri kışlada son bir kez yemek yemeğe davet eder o 44 din simsarı imamı. Gelmezlerse tüm köyleri acımadan topa tutacağını ve yakacağını söyleyip uyarır.
Kışlada tam 44 darağacı hazırlatır.
Ve ertesi gün halkı uyarır. Halk süs pus evine çekilir.
Yıllar yılları örter. Bu kez benzer ayaklanmalar doğuda başlar. Mustafa Kemal Paşa, doğulu millet vekili adaylarını bir masaya toplayıp şu sözleri söyler:
"Yarbay Topal Osman'ı göndereceğim."
Kürt isyancı lideri Koçgir, " Biz Kürdistanı kurduk: Bizi tanıyın!" Diye Ankara'ya bir mektup yazar. Mustafa Kemalin yanıtı kısa ve özdür:
"Yarbay Topal Osman sizi tanımaya geliyor!"
Çocuklar dahi saklambaç oynarken bile "Yarbay Osman geliyor, haydi eve," diye kaçışırlarmış.
Ya sonrası?
İşte halk söylentilerine eklemeler, dedikodular boyut değiştirmiş.
Cumhuriyet ilan edilmiş, ülkede sanayi ekonomide yükselme başlamış, Duyunu Umumiyenin iç ve dış tüm borçlarımız ödenmektedir.
Ama gel gör ki, şu "Atatürk neden hocaları öldürdü, öldürmeseydi ya? "
Gibi halk dedikoduları aldı başı gitti. O imamların öğrencileri, aile ve akrabaları geleceğe taşıdılar iftira ve içlerindeki öç alma duygularıyla küsüp durdular.
Cumhuriyetçiler de asıl gerçeği tam anlatamadılar.
Anlatan, araştırıp yazan tarihçileri okuyan azınlıkları da kimse dikkate almadı.
5 milyon da eşi var, 2 çocuktan 10 milyon da çocukları var diyelim...
Ee... 20 milyon da eş ve dostla sevenlerini toplasak o kişilerin...
50 milyonu aşacak bir katliam mı, yapılsın Türkiye' de?
Allah esirgesin!
Hala ülkemizde "masum 44 imam boşuna öldürüldü," diye konuşuluyorsa bu ülkede: Biz Haticeleri değil neticeleri düşünmeliyiz...
Emine Pişiren
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder