Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

8 Ağustos 2021 Pazar

EŞŞEKLİK BAKİDİR..!

 


Hani baba bir sözümüz vardır:

"...Semer alınırken eşeğin fikri değil ölçüsü alınır. İnsan olursan fikrini, eşek olursan ölçünü alırlar!"  

Oysa ne kadar da güzel bakar eşeğin gözleri. Anımsadığım tek güzel iltifat,

" Eşek gözlümdür"

Hayyam'ın düşündüren söylemidir: 

" Eşek, eşeği beğenir.

Bir hayır, vardır sana kötü demelerinde."

Nedense, bugün aklım eşeğe takıldı kaldı. Bu hayvanla ilgili öyle çok söylence, fıkra, kıssadan hisseler, vb, konuyla ilgili anlatılar yazılıp, çizilmiş ki, bende size en beğendiklerimi yazacağım.

Sizin de bildiğiniz Nasreddin Hocamızın eşeği meşhurdur.

Bir gün hoca eşeğine ters binmiş. Adamın biri sormuş:

" Hocam neden eşeğe öyle ters bindiniz?"

Hoca;

" Arkadan gelecek tehlikeleri görmek için," demiş. Adam:

" Ya önden gelecek tehlikeler için?"

Hoca bu lafı gediğine koymadan durur mu?

" Onu eşek de görür?"

.

Çocuktum bir sıpadan öyle bir tepik yemiştim ki, feleğim şaşmıştı. O gün bugün ne sıpanın, ne de eşeğin ardında dururum!

Ee, atalarımız bizi boşuna uyarmamış:

"...Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol."


Eşek, aslında güzel bir hayvan. Ama insanlar onun adını ya hakaret olarak anarlar, ya da inatçılık, duygusunu onunla betimlerler. Deve de sıcak çölün tozunu yutan çilekeş, bir o kadar da inatçı bir hayvandır.

Aslında inat iradenin eşekliği değil de nedir?

Her iki hayvan için derler ki;

"...Eşek odun çekmekle derviş olmaz tekkeye

Deve hacı olmaz gidip gelmekle Mekke'ye."

 Konuyla ilintili  nefis bir hikaye anlatılır. Deve ve eşek kıssasını şu yazıya iliştirmek istiyorum:

Adam uzun yıllar devesiyle taşımacılık yapmış. Yaşlanan deveyi salmış çöle. Bir süre aç susuz kalan deve öleceğini anlayınca dile gelmiş

"Sahibimi çağırın da helallik vereyim," demiş.

Devenin sahibi:

" Ne hakkı varmış ki bende? " Diye merak edip devesinin yanına gitmiş.

"Ne hakkın var ki bende?" demiş.

Deve:

" Bende hakkın birden fazladır!" Der ve devam eder konuşmasına.

"...İlki: Benim taşıma gücüm belliyken, sen iki katı çuval yüklerdin bana. Bu hakkımı helal ediyorum sana."

"...İkinci olarak; benim günlük 10 kg yiyeceğe ihtiyacım varken, sen hep 8 kg verir kalanı vermezdin. Bu hakkımı da helal ediyorum."

"...Üçüncüsü: Üç günlük yolu iki günde gitmem için sopayla döverdin beni. Bu hakkımı da helal ediyorum."

"...Hatta bir yavrum olmuştu. Onu kesmiş, misafirlerinle bir güzel yemiştiniz. Bu hakkımı da helal ediyorum.

"...Amma bir hakkım var ki, onu asla helal etmeyeceğim. Mahşerde bunu senden soracağım."

Sahibi merakla sormuş.

"Nedir o?"

"...Her seferinde ben yolu bildiğim halde, tüm yükü ben taşıdığım halde, yularımı eşeğe verirdin. Beni eşeğe mahkum ederdin ya, işte bu hakkımı helal etmeyeceğim!"

.

Anlamlı bir kıssadan hisse değil mi? Bir o kadar da duygu içerikli... Özellikle gerçek çalışanın hakkı gözetilmezken, itibarın değmeyecek kişilere verilmesinin mantığını, çözmüş değilim.

Ne demişler?

"Direksiyonda eşek varsa kaputun altında kaç beygir olduğunun hiçbir önemi yok."

Bir İspanyol atasözü şöyle der:

" Eğer üç kişi sizin eşek olduğunuzu söylüyorsa; bir semer kuşanın!"

"...Öküzün önünde, eşeğin arkasında, aptalın her tarafında hazırlıklı ol."

Kalemim hızını almışken bir de Erkilet'e gidek mi?

Zamanın birinde hiddetiyle tanınmış ünlü bir vali varmış. Adı Nazmi Toker.  Bir gün Erkilet'e gitmiş, kendisine kahve ikram etmişler, kahveden sinek çıkmış... Vali, kahveciyi çağırtmış:

       "Pis herif, pişirdiğin kahveden sinek çıktı!"

       Kahveci Hasan Ağa özür dileyeceğine dikilmiş vali beyin karşısına:

"Yüz paralık kahveden de, deve çıkacak değil ya!"

Eh buradaki anekdottan da anlaşılacağı üzere, develerin kıymetlidir.

Övünmek gibi olmasın ama Kayserili'yim, derler.

Onların zeki oluşları, bir de anında yanıt vermeleriyle bilinirler.

       Bir de Kayserilileri kızdırmak için, eşek etinden pastırma yaptıklarını söylerler.

       Adamın biri Kayseriliye bunu sormuş:

       "Sizde eşek etinden pastırma yaparlarmış doğru mu?"

       Kayserili adamı rahatlatmış:

       "Kayseri'ye gidecek misin?"

       "Yok, gitmeyeceğim!"

       "O halde merak etme!"

.

Bana da sorarlar hep:

" Nerelisin?"

" Benden iki metre uzak duracağın bir memlekette olan Develi, " derim.

Beni kızdırmak için ardı gelir soruların:

" Gerçekten eşeği boyar mısınız,sizler?"

O an söz bana geçer ya, işte o an dilimin freni boşalır:

Adamın biri, Kayseriliye sormuş:

       "Bir eşeği boyamak için kaç kilo boya gerek!"

       Adamı baştan ayağa süzen Kayserili:

       "Senin boydaki bir eşek için iki kilo yeter!"

Fuzuli'nin meşhur sözüdür:

"Mey biter saki kalır. Her renk solar haki kalır. Diploma insanın cehlini alsa da, hamurunda varsa eşeklik; baki kalır."

" Eşeğe altın semer de vurulmuş olsa eşek eşektir!"

Haydi kalın sağlıcakla.


Emine Pişiren/ Akçay

Hiç yorum yok: