Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

17 Nisan 2020 Cuma

TAVUĞUN DERİSİ VE GERİSİ, DERDİ ANNEM



Çocukluğumdan bir kare düştü gözlerime.
Biz üç kardeştik.
Annem tabağımızda yemek bıraktığımızda şöyle derdi:

" Kim tabağında kırıntı bırakırsa nışanlısı çirkin olacak. Kim bırakmazsa çok güzel bir nışanlısı olacak."

Nasıl da heyecanla, "benim nişanlım daha güzel olsun," der gibi tabağımızı ekmeğimizle sıyırırdık biz üç kardeş.

Gönül dostum Kamuran Esen der ki;

"...Ben çocukken annem,  pişirdiği tavuğu babama ve biz dört kardeşe paylaştırır; tavuğun en sevdiği yeri olduğunu söylediği boynunu ve kanat uçlarını kendine ayırırdı.

Şaşırırdım, annemin bu zevkine. But ve göğüs eti dururken, boyun ve kanat uçları nasıl sevilirdi!

Anne olunca anladım ki; anneler, tavuğun boynunu ve kanat uçlarını sevmek zorundalar, anne fedakârlığı gereği."

Yazıyı okur okumaz, gözlerim nemlendi. Çocukluğuma yolcu oldum birden.
Annem biz üç kardeşi yer sofrasında ağırlardı hafta sonları. Hafta sonları dedim, az önce...
Babamı 4 yaşında kaybettik biz. Annem de karın tokluğuna Haydarpaşa Numune Hastanesinde kadrosuz, gönüllü hemşirelik yapardı.
Bizi devletin kucağına teslim etmişti.
Hafta sonları, beni ve 2 kardeşimi izinli olarak alır, götürürdü Fatih'te tek odalı kiraladığı evimize.
Bir leğende yıkanır, bir yatakta yatar, bir yer sofrasında yemek yerdik.
Anımsıyorum da...
O yıllarımız, en yokluk yıllarımızmış meğerse...

Annemiz, kasaptan bütün bir tavuk alırdı. Pompalı gaz ocağını yakar, tavuğu önce közlerdi. Mis gibi kokardı tütsülenmiş tavuk.
Pişen tavuğu eşit bir şekilde üç çocuğuna üleştiren anneme tavuğun kemiklerini sıyırmak düşerdi.
Sonra da " tavuğun gerisi ve derisi en lezzetli yeridir," der ve bizim yiyemediklerimizi tabaklarımızdan alır yerdi.
Anlayamazdım annemin bu zevkini.
Çocukluk işte...
Bakışlarımızı yakalayan annem;
" Siz bilmezsiniz ben 9 yaşında bir çocuktum. Annem tarlalardan tek tek  buğdayları toplar, değirmende öğütür bize ekmek pişirirdi.
Bizler savaş sonrası çok kıtlık, yokluk çektik yavrularım. Daha sonra ekmeği karneyle alırdık. Allah o günleri bir daha yaşatmasın. Hadi şimdi sofra duası edelim," derdi.

Dua ederdik hep birlikte.
Anneliğin kutsallığını, anne olunca daha çok anladım.

Ve bizler, 2. Dünya Harbini görmüş, yaşamış o muhteşem annelerin çocuklarıyız.
Bir ekmeği dörde beşe bölüp üleşmiş; içine zeytini, soğanı katık etmiş fedakar annelerin çocuklarıyız...
Ve bizler türümüzün son nesliyiz.
Bizden öte yok artık!
...
Gönül dostumun " tavukla ilgili yazısı" anılarımdan bu karelerin sözcük sözcük yuvarlanmasını sağladı.

Ve unutmamış gönlü cömert, yüreği okyanus gibi sevgi dolu yazarımız Kamuran Esen; gönlündeki tüm kır çiçekleri annelere hediye ediyor.

Teşekkürler güzel insan.

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: