Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

19 Ocak 2021 Salı

ADIM ONUR, DEMİŞTİ -3-

 Küçük bir çocuğun çok severek yediği yemekler nelerdi? Bu soruyu düşünürken az kalsın kasap sucuğu yerine parmağımı kesiyordum.

Çocukla babasına limonata ikram edip onları terasa çıkartmıştım. Bende mutfakta adeta maraton öncesindeki sporcuların heyecanlı, ama tatlı telâşlarındaydım.
Patatesler kızarırken, bir yandan sosislere bıçakla çizikler atmaktaydım.
Sofra hazır olduğunda eşim de bahçede ki işini bitirmiş birlikte masaya oturmuştuk.
Baba ağırdan yemeye çalışsa da lokmaları çiğnemeden yuttuğu gün gibi ortadaydı.
Onur, daha fazla yiyememişti. Tabağının ancak 3/1'ini midesine indirebilmişti.
Çaylarımızı yudumlarken eşimle birlikte baba oğulun hikayelerini dinliyorduk.
"...Efendim, bir ay önce dernek başkanınız H. Beye durumumuzu anlatmıştım. O da bize konuyu kaymakamlığa ileteceğini söylemişti. Bugüne kadar hiçbir yanıt alamayınca bir kez daha şansımızı zorlamak istedim...
" Bakın bugün ayın 15'i. Bugün, okullar açılalı tam üç ay oldu. Ve ben oğlumu hala bir okula kayıt yaptıramadım."
Tam ona sebebini soracaktım ki, benden önce davrandı:
"...Şimdi siz de başkan H. Bey gibi bunun nedenini soracaksınız.
Tabi ki, öğrenmek en tabi hakkınızdır."
" Evet. Neden? Oğlunuzu neden okula kaydetmediler?"
Uzunca bir süre yutkunup sabit bir noktaya bakıp durduktan sonra burnunu içine çekti. Gözleri kızarmıştı. Bakışları buğuluydu.
" Nedeni oğlumun vasisi karımdır.
Vekalet onun üzerindedir. Bana çocuğum için noterden tasdikli kimlikle vekaleti vermesi gerekiyordu. Parasız kalmıştık. Her ikisini de alamadık. Kimlikle vekalet olmayınca hiçbir okul oğlumu kaydetmiyor..!"
Bu nasıl bir handikaptı yarabbi?!
Sesimde saklıydı öfkem. Sözcüklerim sporcuların sahaya çıkmadan önceki telaşları gibi sabırsızdılar. Dudaklarının arasında saklıydılar.
" Nasıl yani? Karınız şimdi nerede?"
" ...Anlatayım hocam. Karım bir kanser hastasıydı. SGK'sı yoktu. Tedavi için sosyal yardım vakfına başvurduk. Ancak benim bağkura olan borcum sistemde görünür görünmez ona yardım edemediler...
İlgiyle onun sözünü kesmeden dinliyordum.
" Karımın kemoterapisi ve onkologların gözetimindeki tüm masrafları devlet karşılamıyordu. Bu nedenle karımın acil tedavisi için anlaşmalı boşandık. Hakim de vekaleti anneye verdi. Oğlum artık İzmit'te annesinin yanında kalıyordu...
"...Ta ki, ben para kazanmak için Ayvalığa gelene kadar..."
" Ne iş yaptınız Ayvalık'ta?
" Su kabaklarını işleyip gece lambası yapıyordum. İyi de kazanmıştım. Ama ..."
Daha fazla onun susmasına izin vermedim.
" Aması ne Süleyman Bey?"
" Aması şu hocam. Ben kazandığım paramı eşime havale ederken parama banka el koydu. Devlete olan borcumdan dolayı tabi...Karımın tedavisi için ben hayatla mücadele ederken, hayat bana hep sürprizler yaşatıyordu hocam."
...
Sarma sigarasını yakıp bir nefes çekmişti. Tam da bu sırada Onur sözü alıp konuştu:
" Hocam ayıp olmazsa şu tabağımdaki artan kahvaltılıkları evime götürebilir miyim?
Onları kahvaltı edemediğim günlere saklamak istiyorum!"
Demez mi!
Öyle bir sızladı ki, sol yanım..!
" Tabi ki alabilirsin Onur'cuğum.
Onlar zaten senindi yavrum. İstersen hepsini ye, ben sana giderken de hazırlar veririm..."
Çocuk midesine hafifçe dokundu:
" Yok hocam! Daha fazlasını midem almadı. Çok koymuşsunuz tabağıma. Ben hayatımda bu kadar güzel kahvaltı yemedim. Teşekkür ederim."
Öyle kibardı ki. Mental sorunları olduğunu düşündüğüm çocuk sözcükleri öyle zarif söylemişti ki...
" Yarasın yavrum. Hadi onları şu torbaya doldur öyleyse..."
Onur, uzatmış olduğum poşeti aldı. Sevinçle tabağındaki zeytinleri ve peynirleri, acele aceleyle topluyordu.
Ara sıra utançlı bakışlarını bana, ürkek ve korku dolu ifadesini babasına yöneltirken; ben başka tarafa çeviriyordum bakışlarımı.
O utanmadan alsın, diye...
Babası kaşlarını çatıp bakışlarıyla," yeter artık!"der gibiydi.
Sonra bana dönüp;
" Hocam kahvaltı için çok teşekkür ederiz. Cidden size zahmet verdik.:
" Hayır, vermediniz. Zaten ben ve eşim bu saatlerde iki öğünü bir eder yeriz. Dert etmeyin lütfen. Siz şu hikayenizin devamını bir anlatsanız nasıl olur. "
Eşim hemen araya girdi.
"Sahi hadi siz terasa çıkın. Bende kahve pişireyim size."
Sevgili eşimin anlayışlı bu huyunu çok severdim.
Birlikte merdivenleri çıkarken hikayenin geri kalan kısmını dinlemek için sabırsızlanıyordum.
Devam edecek
Emine Pişiren/ Kocaeli
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

Hiç yorum yok: