Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

23 Mart 2020 Pazartesi

Adı Rıfat İdi...



Çalıştığım kamu kuruluşunda santral memuru Rıfat adlı bir genç vardı.
Bazen onun odasına çay içmeye iner, sohbet ederdim.
Nedense iyi gelirdi bana.
Binada birkaç dürüst, onurlu insandan biriydi.

Bir gün beni görmeyen sürekli tavana doğru hareket eden göz_bebeklerine bakarak sormuştum:

" Rıfatcığım, ayak sesimden beni tanıyorsun. Topuklu çünkü. Belki de zemine değen ritimli  topuk vuruşlarıma aşina kulakların da ondandır. Peki, binada 1000'i aşan çalışan var. Hepsinin ayak sesinden kim olduğunu çıkarır mısın?"

" Evet çıkartırım. Çünkü benim gözlerim kulaklarımdır." Demişti.

Başka bir gün de ona merakla şu soruyu yöneltmiştim:

" Rıfatcığım, eğer darılmazsan, alınmazsan sana özel bir sorum olacak, sorayım mı?"
Diye izin istemiştim.

" Sor abla, alınmam. Senin beni incitmeyeceğine inanıyorum çünkü."

" Teşekkür ederim. Sorum şu: Daha önce hiç dünya gözüyle gördün mü hayatı?"

"Gördüm ablam. Gözlerimin ışığını 8 yaşındayken yüksek şekerden kaybettim."

İç çekti...
İkinci sorumu işte tam da o anda sormuştum:

" Peki en çok neyi görmeyi özledin Rıfat?"

"Güneşi...Evet güneşi özledim. Ama sıcaklığını hissettiğim için Allah'a şükrediyorum ablacığım ".

O an anladım ki, sık sık güneşli havalarda Rıfat bahçede otururdu...
Hem de başını gökyüzüne kaldırırdı.
Gözlerinde gözlük olmadan hem de...
Çoğu kez gülümserdi gökyüzüne.
Anlam veremezdim bende.
Demek ki, o da güneşi özleyen 8 yaşında bir çocukmuş.
Nereden tahmin edebilirdim ki..?
Adı Rıfat idi...
Şimdilerde nerede kimbilir?

Emine Pişiren

Hiç yorum yok: