Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

23 Mart 2020 Pazartesi

Yaşlı ve Yaş Almak




Shakespear, " Beklemek cehennemdir!" demiş ve "Ama beklerim seni..." diye de eklemiş.
Nietzsche'nin beklemekle ilgili bir söylemi vardır.
" Beklemek bizi ahlaksız kılar."
Neden, niçin söylemiş, ama Can Yücel yumuşatır o söylemi:

" Beklemek güzeldir, ama doğru durakta..."

Hiç unutmam 1999 senesini...
Nasıl unutabilirdim ki, o yılı?
İlk yaşadığımız o büyük Marmara Depremini unutmak mümkün mü?
Binlerce can ve mal kaybı olmuştu.
Şimdi yıl 2020...
Ülkemiz ikinci büyük felaketi yaşıyor.
Dünyayı Çin den sarıp sarmalayan bu virütik pandemiyi umarım kısa sürede ülkemiz de atlatacaktır.
Bu arada karantinalı günler yaşıyoruz.
Evimde 2 haftadır karantinadayım.  Sokağa çıkmıyoruz.
Yaşama dair bir haber almak umuduyla sürekli TV'de haberleri izliyorum.
Gündemin ana başlığına yaşlılar geldi oturdu.

Yaşlı, sözcüğü bana iki insanı çağrıştırıyor.
Biri annem, diğeri hepimizin çok yakından tanıdığımız çocuklarımızın masalcı dedesi, Muzaffer İzgü'dür...
Neden ikisi gelir usumdan?
Çünkü her ikisi de aynı sözcükleri kullanmıştı:

" Yaşlıyım artık!"

 Muzaffer İzgü Hocamla Bursa Kitap Fuarında tanışmıştım.
Onunla aramızda kısa bir sohbetimiz olmuştu.

"Hocam sizi Edremit ilçesinde gerçekleştireceğimiz İnsan, Doğa Ve Yaşam adlı edebiyat şölenimize " Onur Konuk Yazar" olarak davet etmek istiyorum. Gelirseniz bizi çok onore edersiniz."

Gözlerime bakıp, ellerimi avuçlarına almıştı.

" Gelemem kızım, gelemem!"

Israrla üzerine gitmiştim.

" Niçin gelemiyorsunuz hocam?"

Kaşları bir çocuk gibi endişeyle alnında kederli çizgilere doğru gerilmişti.

" Yaşlıyım da ondan kızım. Yolculuk yapamıyorum da...Eh malum İzmir'de yaşıyorum."

Herhalde Van Edremit ilçesi ile karıştırmıştı ilçemizi.
Bu kez ben onun ellerini avuçlarımın içine hapsetmiştim:

" Hocam İzmir ve Edremit arası 2,5 saat sürüyor. Yaşlıyım, diyorsunuz! Hem sizin yaşınız kaç ki?"

Buruk bir ifadeyle yüzü ışımıştı.

"72 kızım."
Sesime neşe yerleştirip ellerini sıktım.
" Ah hocam ah! Kimse size anlatmamış demek!"
" Neyi?"
" Sizin orta yaşınızı sürdüğünüzü..."
Ve onun yüzünden hüzünlü gülüşleri silmiş, neşeli ışıltılar okuşturmuştum.
Onun daha 3 yıl orta yaşında yaşayacağını anlatıp güldürmüştüm.
Ve 2. Edremit Sarıkız Şiir Etkinliğimize gelmesi için şu cümlemle ikna etmiştim.

"Sizin yaşlı olabilmenize daha 3 seneniz var!"

Ve gelelim günümüze...
Ölümcül günler yaşıyoruz.
Öyle böyle değil.
Dünyada binlerce insan yaygın kovit 19 adlı virüse bağlı hastalığın neden olduğu ölümle pençeleşiyor.

Birçok eli kalem tutan arkadaşımız kalemiyle veryansın ediyor.
Yazmışlar çizmişler.
Bende yazdım.
Bende yaşlılarımız için mizahi sözcükler kullandım.
Hatta, şu dünyayı ve ülkemizi kaygılandıran Kovit 19 adlı virüs nedeniyle evde kalması gereken yaşlı insanların bir çocuk gibi inatçı duruş ve direnişlerine tanık olunca bende, " maaşlarından kesilme cezası kesilince evde kalırlar," diyerek ironi bile yapmıştım.

Bunu yazdım.
Zira genetiğimizde, " bana birşey olmaz," gibilerinden nedense  kabullenememe, gibi bir "direnme genimiz" var.
Orta yaş grubu birçok insanımızı da alıngan kılan hasarlı gen yüzünden bizler de nasibimizi alıyoruz.
Onlar kalemiyle bizleri paylayıp suçluyorlar.

Efendim...

Biz yaşlıları küçümsemiyoruz ki!
Onları korumak amacıyla evde durmasını istememiz, suç mu oluyor?

Kıymetli insanlar,
Sizden ricam şudur: Kalem kuşanıp, eleştiri oklarınızı atmadan önce lütfen algıda hata yapmasak diyorum.
...
Emekli bir sağlıkçı olarak size yaşlılığı kısaca anlatmak istiyorum.
Yaşlı ve yaşlılık nedir?
Öncelikle yaş almakla, yaşlılığı ayırmak gerekiyor.

Dünya Sağlık Örgütünün almış olduğu karara göre 75 yaşından 1 gün  almış kişiye "yaşlı" deniyor.
Tıptaki adına Geriatri olarak okuduğumuz yaşlanma: Canlı molekül, hücre, organ ve sistemlerinde zamanın ilerlemesinde ortaya çıkan, geri dönüşü olmayan; yapısal ve işlevsel değişikliklerin tümüdür.
Önce şurası net anlaşılmalıdır ki;
Yaşlılık bir hastalık değildir. Yaşamın doğal bir döngüsüdür. Yaşın ilerlemesiyle birlikte beyinde hareket, algılama, dikkat, vb gibi zihinsel işlevsel kayıplar gerçekleşir.
Epidemik, pandemik hastalık durumlarında ilk korunması gereken kişilerin başında yaşlılar ve çocuklar gelir.
 Bunun için alınması gereken ilk tedbir Geriatrik, Pediatrik izalasyondur.

Yani yaşlı insanın herhangi bir organında hastalığa bağlı oluşacak, yaşamsal işlevsel  travma yaşamaması adına geriatrik rehabilatasyonu şarttır.

Çünkü yaşlanmış doku ve organın korunması gerekir. Buna küçük bir örnek vermek gerekirse;

Hastanede herhangi bir şekilde yatan yaşlı hastaların ayaklarına dikkat ettiniz mi hiç?
Hani hemşire her sabah vizitesinde yaşlı hasta yakınına şunu öğütler:
"Ayaklarını lütfen kuru tutmayın. Mutlak vazelin sürün!"
Bu uyarı niçindir biliyor musunuz?
Çünkü, yaş ilerledikçe hücre, doku yenilenmesi olmaz. Cildimizde diriliğini, canlı halini, esnekliğini kaybeder.
Yaşlanmış insanın cildi kurudur. Pul pul dökülür.
Tırnakları kalsiyum eksikliği nedeniyle zor kesilir. Çünkü sertleşmiştir. Çoğunda mantar hastalığı görülür. Çünkü bağışıklığı düşük bireye mantar mikrobu çabuk konaklar.
Yaşlı insan bebek gibidir.
Nasıl ki, yenidoğanın ağzında, başında mantar konaklarsa yaşlının da aynıdır.
Ama bebek çabuk iyileşir.
Yaşlının tedavi süresi çok geçtir.
Niçin biliyor musunuz?
Antikor yüzünden.
Evet, antikorlar yaşlı insanda yaş ilerledikçe azalmıştır.
Ama yenidoğanda günler, aylar, yıllar ilerledikçe kanlarındaki antikorlar artar.
Biz tıpta buna bağışıklığın artması diyoruz.
Bebekler bu nedenle kızamık, boğmaca, kızıl, kabakulak, menenjit, sarılık, vs hastalıklara bağışıklık kazandırılması için aşılanır.
Yaşlıların da özellikle risk taşıdıkları için zatürre, sarılık gibi hastalıklara karşı aşılanması gerekir.
Şimdi ülkemizde ve dünyada  Kovit19 adlı virüs yayılmış durumda. Ve bu virüs ölümle sonuçlanıyor.
Çünkü henüz virüse karşı antikor gelişmedi.
Aşısı da bu nedenle yok.
Vücudumuz bu virüsü tanımıyor.
Bebekte, çocukta, gençte antikorlar fazla olduğu için bu Korona Virüsü konaklayamıyor.
Ama antikor seviyesi, yani bağışıklığı düşük bireylerde tıpkı mantar hastalığı gibi çok rahat evsahibi olabiliyor.

Yaşlı insanlarımız bu nedenle sosyal izalasyon şarttır.
Onları korumamız gerekiyor.
Kimi dinlemiyor.
Bir çocuk gibi alınıp küsebiliyorlar.
Çünkü zihinsel olarak algıda, empatide işlevsel bozukluklar yaşıyor da olabilirler.
Aşırı alınganlık gibi...
İnat gibi...
Yaşlılığını kabullenmeme gibi...

Onları küçümsemiyorum.
Onları kınamıyorum...
Onları reddetmiyorum...
Çünkü bende yaşlı olacağım...
Ama yıllara meydan okuyarak.
Çünkü yaş alıyorum.
Henüz yaşlı değilim.
Bilmem anlatabildim mi?

C. Süreyya'ın dediği gibiyiz işte:

" Yarından bir şeyler beklemekle geçiyor ömrümüz."

Bilin istedim...

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: