Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

11 Aralık 2019 Çarşamba

Kırmızı Mühürlü Sapıklar

KIRMIZI MÜHÜR

Keşke ülkemizde de uygulansa.

Aşağıdaki bilgiyi Hasan Ildız sayfa arkadaşımdan alıntıladım.

"...Sovyetler Birliğinde, kadına taciz ya da şiddet uygulayan önce 15 yıl yatıyordu ve çıkarken alnına kırmızı bir damga vuruluyordu. Bişkek'te gece saat ikide parkta oturan kadınlar gördüm, bir Ahıska Türkü kadına,

 "Bunlara kimse zarar vermez mi?" diye sorduğumda, bana yukarıdaki cezalandırma sistemini anlatmıştı.

Bir de bu kapıya şapka asma meselesi vardı. CİA'nın pişirip bizim milliyetçilere propogandasını yaptırdığı. Onu anlattığımda kursiyerler gülmekten yerlere yatmışlardı."
...
Osmanlı zamanında bazı beğendiğim sosyal ve adil uygulamalar vardı.
Biri şöyleydi:
" Kötü esnaf dışlanırdı. Eksik tartı, kötü ve bayat ürün satan esnafın damında bir ayakkabı görünürdü. Böylece halk o esnaftan alışveriş etmezmiş. "Pabucu dama atıldı," söylemi bu uygulamanın türevidir.
Bir de Fatih zamanında uygulama okumuştum:
" Teknik ekip su kanalı açmak için  ikinci kez cadde, kaldırım taşlarını döşerse idamı istenmiş."

Ve hatta, aklımda kaldığı kadarıyla yazacağım: Konuyla ilgili bir esatir de okumuştum:

Osmanlı Padişahı birgün mimarını yanına çağırmış.

" Bana 30 gün ıçinde acil olarak 1000 kadırga yapmanı istiyorum."

Mimar ölçmüş biçmiş ve malzemeleri almış. 30 gün sonra kadırgalar Haliç'e padişahın nezaretinde sayılarak indirilmiş.
" 1...2...5...20...30....100...200...700...850...900...1000....ve 1001..."

Padişah şaşkınlık ve öfkeyle kükremiş!

" Bre mimar...ben sana 1000 kadırga yap demiştim. Niçin 1000 değil de 1001?" Diye hesap sormuş.

Mimar gururla başını dik tutarak hesabını vermiş.

" Hünkarım, sizi mutlu etmek için."

Padişah şaşırmış:

" Nasıl anlat hele bir?"

Mimar anlatır bir güzel:

" Haşmetli Hünkarım. Sizin emrinizle 1000 kasırgayı inşaa etmiştik. Baktım daha 1 hafta var. Eh, gördüm ki, tam bir gemilik malzeme de artmış. Ben de ziyan olmasın, değerindireyim, istedim."

Padişah memnun olmamış. Sakalını sıvazlamış. VE hükmü vermiş:

" Bre ey mimar! Sen koca bir Osmanlı devletini temsil eden mimarısın. Hesabını iyi ölçüp yapmalıydın. Bugün devletimizi 1 kadırga için kereste ve malzemeyle zarara uğratan, yarın 100 kadırgalık zararı olur. Bunun için tiz boynun kesile..!"
...
Padişahın böylesi öfkesi ve yargısı tartışılır tabi...Lakin cezaların asıl nedeni Osmanlı bütçesine verdiği zarardan ötürü olunca faturası yine halka yansıyacağı kesin...

Bizde de depremden dolayı can mal kaybı yaşayan insanımız hala mağdurlar...
Üstelik de depremle yıkılan teknik hatalı tüm ev_iş, kamuya ait işyerlerine imza atan mimar, mühendislere yeni ihalelerle "ödül" bile veriliyor.
Sapıklar, katiller, hırsızlar, salınıp yeni suçlar işlemelerine neden oluyor.
Hindistan'da sağlığa halk ceza kesiyor.
Kazakistan'da eskiden 2 genç kavak ağacı arasına el ve ayak bileklerinden bağlanırmış sapıklar, zina edenler. Sonra ipler bıçakla kesilirmiş. Açılan kavaklar göğe yükselirken, insan vücudu 2'ye ayrılıp savrulurmuş.
Böylece infaz gerçekleşirmiş.
Asırlardır Kazaklarda hiç zina ve sapıklık yaşanmazmış.
Ve hatta bir Kazak Türkü 7 göbek öncesi akrabasıyla evlenirse idama mahkum edilirmiş.
Bu bilgiyi bizzat İzmir Kazak Köyünün sahibinden kulaklarımla işitmiştim.
Neden idam edildiğini sorduğumda aldığım yanıt çok da mantıklıydı:

" Türümüz, genetiğimiz bozulmasın diye.!

Günümüze dönüyorum. Doğu ve Anadolu'da ensest ilişkiler yaşanıyor. Küçük kız ve erkek çocukları kayboluyor. Bulunduğunda tecavüz edilip öldürülmüş olduğunu öğreniyoruz.
Sapkınlığın en kötü hallerine sosyal medyada tanık oluyoruz.
Yetmiyor...
Sapıklık din alimleri aracılığı ile körükleniyor.
Bir hoca çıkıp camide vaaz veriyor.
"Yeni ölmüş bir kadınla kocası 7 gün ilişkiye girebilir, sonra abdesti alınıp defnedilir!" diye...

Bir hoca camilerde böyle absürd, sapık fetva verirse, sapıklık tabi ki doğal karşılanır o toplumda... Genetiğimizi takan kim? Bu gidişle tür kalır, ne de saf Türk...

Yine üzülerek yazıyorun burası bizim ülke...
Yok öyle alına kırmızı suç mührü vurmalar...
Keşke, diyorum...
Keşke vursalar..!

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: