Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

11 Aralık 2019 Çarşamba

Kurtuluş Savaşımızı Bitirdik mi?



...Akşam 19:00 haberlerinde spiker, PKK'lı teröristlerin Avrupa'da polis eşliğinde Türkiye'ye karşı eylemlerine destek verdiğini dehşetle izledim.
Fransa, Belçika, Hollanda, Norveç, Macaristan, Finlandiya, Almanya, İspanya, İtalya, Polonya, Bulgaristan, Yunanistan, vs...sanki tüm Avrupa ayağa kalkmıştı.
Ve o PKK'LI teröristleri tam
 40 yıldır beslemiş, silah vermişti Avrupa'nın her ülkesi.
Terör yuvalarını ekranlarda izlerken adeta kanım dondu!
 Antlaşmada, sözde Nato Müttefiklerimizdi hepsi.

 Ardından ekranlara Yunanistan'ın akılları durduracak oyunu su yüzüne çıktığını izledim.
Ülkesindeki tüm kaçak göçmenleri silah zoruyla Türkiye'ye sınırlarına yığmaya başlamıştı.

Bu neydi şimdi?

Oysa ki, "emperyal sömürü ve zulmünden" kaçmış göçmenlere Yunanistan senelerce kapılarını açmış, onları kamplarında beslemişti...
 Yoklukla, orantısız güçlerle savaşan, ölümle yaşam arasında sıkışıp kalmış o biçareler, tek çareyi "göçmen olmak da," bulmuşlardı.
 Afrika ve Ortadoğunun insanlarına kapılarını niçin açtığı belli olmuştu artık...

 O pusuda sinsice sırasını bekleyen bir sırtlandı!

Amacı, düşman olarak gördüğü Türkiye'yi, " belki de hastalık aşıladığı" o kaçak göçmenlerle kuzey batıdan insan kalkanıyla yıpratıp zayıf düşürmekti...

Kuzeyden, Batıdan, Güneyden, Doğudan müttefiklerimizle kuşatılmışız da şimdi görüyorduk gerçekleri ekranlarda.

Görüntülerle üşüdü adeta ruhum!
Ne çok düşmanımız varmış?!
Ve o dakika bir kez daha anladım ki: 1919 da nasıl savaşmışsa atalarımız, Türkiye bugün de aynı Dünya Devletleriyle KURTULUŞ SAVAŞINI kaldığı yerden sürdürmekteydi.

 Spiker Suriye'de ki bitmek bilmeyen iç savaşın ardında "kimler var?" tek tek özetlerken aklım tarihin kanlı sayfalarına doğru yol alıyordu...

Kurtuluş Savaşı öncesi nasıl ki, emperyal güçler yurdumuza önce İngilizleri, ardından Yunanlıları kışkırtıp işgal ettirmişse;
Bugün de aynı işgal güçleri yurdumuzu her cepheden işgal etmiştir!..

Güya, "nükleer silah üretti," diye çakma raporlar tutarak Irak Yönetimini suçlayan BM,
teröre karşı olan barış yanlısı çağdaş ülkeler, bugün neden çark edip silahlarını PKK ve DAEŞ ile yurdumuza çevirmişti?
Anladım ki roller değişmemişti. Sadece silahlar bilenmiş, namluya terörist sürülmüştü.

Oyuncular aynı, roller aynıydı..!

 Nasıl ki, 1919 yıllarında yurdumuzu güneyden İtalya, Fransa, Batıdan Yunanistan, İngiltere, işgal için girdiyse vatanımıza, bugün de suya sabuna dokunmadan ülkelerinden bize terörist ithal etmekteydiler.

Afganistan hala karışık ve hala onların oyuncağıdır.
  Ortadoğuya gelelim: İran Şahını devirip,  din afyonuyla Hümeyni'ye eski rolü verilmişti.

Irak ile İran'ı "Şii ve Sunni" afyonuyla cenk ettirmişlerdi. İki Müslüman ülke tam 8 yıl savaşmışlardı.
Savaştıkları silahlar batıdan ithal ediliyor, yerine petrol ihraç ediliyordu.

Başaramadılar!

Yetmedi!

 Bu kez tek ülke üzerine odaklandı Haçlılar.
Oyunun kuralı yine aynıydı. Parçala-böl ve yönet!

Ve namluya kurşun yerine Kürtler, Peşmergeler ve Türkmenler sürülmüştü. Irak lideri iç karışıklığı bastırmak için savaşırken BM ve ABD Irak'ı işgal etmiştir. Aynı güçlere Irak halkı korkudan çiçek uzatırken Saddam'ı der-dest edip idam etmişlerdi.
Sonrası çorap söküğü gibi gelmişti.
Kadına, çocuklara tecavüzler, işkenceler, talan ve Irak parça parça olmuştur.

Ve daha sonra "Arap Baharı" adıyla Haçlı Ruhu bu kez de Kuzey Afrika'yı benzer kurgularla karıştırmıştı.
Mısır, Libya'da iç savaş çıkartıp Kaddafi'yi halkıyna linç ettirmiş, Mısır'da benzer iç ayaklanmalarla karışmıştır.

Ardından Suriye'de terör yuvalarının inşaasına sıra gelmişti. Zaten Türkiye, Irak ve İran üzerinden terörist ithal eden Suriye, ne acıdır ki, kendi kuyusunu kazıldığının farkında değildi.
Ah ki, ne ah!
Tıpkı biz gibi gaflet uykusundaydı.
Eğer bugüne kadar Suriye Lideri Esad hala yaşıyor ve hala ayaktaysa; bu bir avuç halkının desteği sayesindedir. Her ne kadar Rusya, İran ve Çin onu uzaktan desteklese de halkı başkanlarına sahip çıkmaktadır.
Bugün terör batağında olan Suriye yaralı aslan gibi can çekişmekredir.

Sıra geldi bize...

Ve 1919 yılında başaramayıp, Lozan Barışı altında yarım bıraktıkları dava dosyalarını, sürekli masalarında hazır tutan 7 düvelin temsilcisi Lordlar, artık verdikleri sözlerini tutmak istiyorlardı. Neydi o söz, anımsayalım mı?

" Bugün bize verdiğiniz 'hayırlarınızı,'gün gelecek cebimizden size tek tek 'evetlerle' değiştireceğiz." Sözüydü.

Peki Niçin?

1919 senesinde yurdumuzu işgal etmiş, o güçlerle Atatürk ve Mehmetçiklerimiz canlarını vererek safdışı bırakmıştır.
O emperyal güçlere yurdumuzda yuvalanmalarına izin vermemiştir.

Aynı emperyal güçler; Atatürk sonrasında boş durmamışlardı. 1951 senesinde Kurtuluş Savaşımızda bize silah desteği ve maddi yardım yapmış Rusya'nın "Varşova Paktına" karşı ile Avrupa'da ağır silahlarla NATO Üslerinin temellerini inşaa etmişlerdir.

 Daha sonra," su uyur, ama düşman uyumazmış," misali
Güya MARŞAL YARDIMI ile Türk Siyasetindeki Kişilerin aklını çelmiş, 1954 yılında İncirlik'de ilk Nato Üslerinin temellerini atıp içimize sızmıştır.

 Amerika, İsrail, Almanya, İngiltere  başta olmak üzere tüm Avrupa ülkeleriyle tam 1954 yılından beri sinsi sinsi ülkemiz ekonomik, askeri, sivil işgal altındadır.

Her ne kadar 1968 Kuşağı bu hakikati farkedip direndiyse, ajan Lawrensler ve Masonlar " Solcu ve sağcı" yaftalarıyla o bilinçli kuşağın amacını safdışı bırakmıştır.
Üç fidanlarımız bu uğurda şehit olmuştur!

Bizi bizle kırdıramayan 7 düvel, yine durmamış, yeni savaş stratejisi projelerini İsviçre'de güya "tarafsız bir ülkede" hayata geçirmişlerdir.

Nasıl mı?

40 yıldır bilinen 40 bin masum insanımız terörle ölmesinin sebebi nedir?

Tabi ki, kemikleşmiş BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİDİR.

Bu projenin hayata geçmesi için Türkiye bölünüp, parçalanmalıdır!

E, peki bu nasıl olacak?
Tıpkı tarihte Alman müttefikleri gibi dost görünüp, terörist yetiştirerek...

Önce yurdumuzda, ASALA adıyla başamadıkları Ermeni Terörü ile tüm elçilerimiz öldürülmüştür.
Hatta, kuzeyde yeni yeni güçlenmekte olan, askeri alanda güçsüz kankardeşimiz Azerbeycan Türklerine 1992 de kıyım yaptırmış, sözde Türklere gözdağı vermiştir.
 Kuzeyden geçit vermeyen TSK, kan kardeşine sahip çıkmış, güçlü bir ordu kurmasını sağlamıştır.
Emperyallere geçit vermemiş amaçlarına bu kez de ulaşamamışlardır.
Nedense ASALA birden toz olmuştur.

Ama düşman rahat durur mu?

Hedefe ulaşmak adına yine teröre uzaktan kumanda ile yol açmıştır. Ve önce kendi ülkelerinde terörist yetiştirip, silahla askeri eğitimle donatmış, sonra Suriye'de PKK'yı yuvalandırmıştır.

Uzun vadede gelişen iç savaş stratejisi artık tetiklenmiştir.

"Türkiye Türklere bırakılmayacak derecede zengin bir ülkedir!" Diyen Amerika başta saf tutmuştur.

Türk ve Kürt vatandaşlarımızı birbiriyle kırdırmak istemişlerdir.

Niçin?

Çünkü iki kardeşin birine artık TERÖRİST kimliği verilmiştir.
Kürt halkını içeriden kışkırtıp KÜRDİSTAN adı altında " yeni vatan kurma" hayallerini beslemişlerdir.
Tıpkı tarihte olduğu gibi bu kez de çağın silahı olan "para ve uyuşturucuyla," gizli gizli eğitimler verecek olan CİA ajanları devreye girmiştir.

 Yukarıda adlarını sıraladığım işgal güçleri, PKK, İŞİD, YPG'ye ağır silahlarla, askeri teçhizatla donatıp eğitim vermiştir.

Biz de hala, " yok Fırat Kalkanı, Yok Afrin, Yok Barış Harekatı, vs" adı altında bugün de geçmişte olduğu gibi Kurtuluşumuz için, milletimizin bölünmemesi sıcak savaşın içindeyiz.

Anımsayalım: M. Kemal Atatürk'ün Sakarya Savaşı sırasında söylediği tarihe altın harflerle yazılmış bir sözü vardır:

"Hattı müdafa yoktur sathı müdafa vardır!"

Anlamı şudur:

İşgal altında olan ülkemizin sadece bir kısmının müdafa edilmeyeceği, bütün vatanın savunulmasıyla ancak bu işgalden kurtulabileceğimizi, özetlemiştir.

Ve işgal güçlerini  silah arkadaşlarıyla yurdumuzdan temizlemiş,
EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR, diye haykırmıştır!

Atatürk Cumhuriyeti ilan ederek tam bağımsız bir ülkeyi bize miras bırakmıştır.
Mirasımıza sahip çıkalım ne olur.

Lütfen bunu anlayalım artık..!

Cumhuriyetimizin 96. Yılı Kutlu Olsun.

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: