Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

5 Mart 2019 Salı

FUAT BEYİN AŞK KAÇAMAĞI (1)



14 Şubat Sevgililer Günü telaşını vitrinlerdeki kırmızı renklerden, kalplerden, şık ve cazip hediyelerden anlamak zor değil...
Sosyal medyada sevgiliye yazılan mesajlar, şiirler okumaya başladık bile...
Tüketim çılgınlığını anlamak mümkün değil. Aklım da almıyor senede bir gün kutlanan şu günlere...
Eros'a  bolca küfür edesim de yok değil hani :)

Neden diyeceksiniz şimdi?

Eros Bebe, oklarını nişan almadan atıp atıp duruyor, Valentino dünyaya geldi geleli...

Eros tüketicilere çalışıyor sanki...
Lakin, o da annesi Afrodit'in emirlerini yerine getirmek istiyor, belli ki...
Şaka bir yana AŞK çılgınlığına Eros mü ortak, yoksa İblis mi şaşırtıyor insanları? Sorulara Freud, Adler, Jung, Rich, yanıt versin, benim aşkla işim olmaz, hele meşk varken...
Sahi "aşk" dedim de aklımdan yine bir hoş anı yuvarlandı.

Yıllar öncesinde bir anı dinlemiştim, mesai arkadaşım Tülay hanımdan.
Yıl 1980 sonrası...

Arkadaşının kocası emekli İstanbul'da yaşayan bir albaymış. Adamın sır gibi sakladığı bir de yasak aşkı varmış Foça' da.
Tabi o yıllarda cep telefonu ülkemizde yaygın değildi. Mektuplaşma kültürümüz vardı. Eşini aldatan 45 yaşlarındaki Fuat Bey,  PK yoluyla platonik yaşadığı sevgilesiyle sık sık mektuplaşırlarmış.
Gün gelmiş, ne mektuplar onları mutlu etmiş, ne de sevda sözcükler kifayet etmiş. Aşkla yanan tenleri her ikisinin yüreklerine sığmamış, çareler düşünmüşler. Birlikte yaşama isteği ile vuslata nasıl ereriz, diye...
Çok çok düşünmüşler.
Sonunda çözümü halen Kıbrıs'da görev yapmakta olan devre arkadaşında bulmuş.
Fuat Bey, birgün sabaha kadar çalışma odasına kapanıp çalışmaya başlamış.  Ama ne çalışma ha!
Eşine ayda iki kez gönderilmek üzere mektuplar yazıp, dip notunu özlem, aşk sözcüklerle noktalayıp, yazmış da ha yazmış...
Odasına ani kapanışına şaşıran, endişeli  eşine;

" Ankara Milli Savunmadan bana görev verdiler, bu projeyi acil istihbarat bölümüne iletmem gerek," diyerek günlerce onu da öyle oyalamış.

Ve birgün Fuat Bey evde yokken kapı çalınmış. Kapıda postacı durmaktadır. Kadına üzeri kırmızı balmumu ile kapalı askeriyeden geldiği belli olan saman sarısı zarfı uzatmış, imzalaması için.

Eşi ankesörlü telefondan onu bir saat sonra , " ne var ne yok," diye aramış.
Doğal olarak kadın askeriyeden gelen , kırmızı balmumu kişiye özel zarftan bahsetmiş. Tabi bu da Fuat Beyin tam da beklediği bir yanıtmış:
" Hayatım, aç bakalım ne yazıyormuş?"
Kadın zarfı açar. İçindeki sözcükleri okur okumaz, dudaklarının içine kıstırdığı, sözcükleri tutamaz.

" Ama...Ama...Bu nasıl olur!??"

Devam Edecek

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: