Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

5 Mart 2019 Salı

ONUR'UN BAKIŞLARI (Son Bölüm)



Saat 13:00'de baba oğulu aracıma alıp Edremit Kaymakamlığına doğru yola çıktık. Daha önce de alt kattaki komşumun Antalya'da böbrek nakli ameliyatı için gitmiştim. Kaymakam bey, derhal yetkili birimleri harekete geçirmişti.
Küçük Onur için de aynı çabayı vereceğine inanıyordum.

Evde biraz prova yapmıştık Onur ve babasıyla.
Kaymakam "Nasılsın Onur?" Der demez, "Ben okumak istiyorum Kaymakam Amca" diyecekti.
Babası da sakin ve boynu bükük duracaktı. Asi, dikbaşlı görünmemeliydi.
Öyle de olmuştu.
Kaymakam bey, milli eğitim müdürünü arayıp, gereken yapılsın, istedi.
Bizde  doğruca ilçe milli eğitim müdürlüğüne gitmiştik. Aynı gün çocuğun, milli eğitimin Balıkesir Balya'daki yatılı bir okuluna kaydı hemen yapılmıştı.
Küçük Onur, hafta sonları servisle babasına getirilecekti. Günde üç öğün yemek yiyecekti. Üstelik çocuğa kılık kıyafetle harçlık da verilecekti.
Onur'un yüzü gülüyordu. Kucağında sıkı sıkıya tuttuğu hikaye kitaplarıyla, zıplaya zıplaya önümüzde ilerlerken, sevincini coşkuyla dışarı vuruyordu:

" Oleyyy! Artık bende okuyacağım... Benim de bir okulum olacak, yaşasın...Yaşasın!"

Babasını ve onu Akçay'da kaldıkları çadırlarına yakın bırakıp evime gittim.
Ertesi gün dernekte beni sürpriz bekliyordu. Başkan bey Ankara'dan dönmüştü. Bir haftalık raporları ona verdim. Laf döndü dolaştı, Onur ve babasına geldiğinde olanlar olmuştu.

Neymiş efendim?
Daha önce "Hayır" dediği bu insanlara ben neden yardım etmişim?
Hem o insanlar, ne idüğü belirsiz, nerden geldiği bilinmezken, ben nasıl başkanı aşıp da yardım edermişim?

Ben bir çocuk gibi paylanırken, artık o dernekte durmam imkansızdı. Üç yılım, emeklerim hiçe sayılmıştı. Buzdan kaleler yıkılmış, tuz buz olmuştu. O gün, derhal uzaklaştım dernekten.

 Evime gidip konuyu enine boyuna düşünüp,  istifa dilekçemi verecektim.
Üç gün sonra derneğe tekrar gittim. Başkan beyin suratı mahkeme duvarı gibiydi. Tespih olsa çekilmezdi.
Derneğe gelmeyeceğimi söyledim. Umursamadı bile...Bana imzalamam için yazılı bir evrak uzattı. Dikkatle okuduğumda, derneğe 150 ton kömür alınmıştı.
 Ne kömürler alınırken tanıktım, ne dağıtılırken onların yanındaydım. Bende o kağıdı imzalamadım tabi.
İstifa dilekçesini vermiş, hırkamı da alıp ayrılmıştım. O derneğe bir daha adımımı atmamıştım.

O gün bugün, ne zaman dernek aklıma gelse; içim üşür. Ama bir yandan da küçük ONUR'UN o tatlı bakışları gözlerimin önüne düşer...

Belki de hayaline kavuşmuştur. Belki de bir yerlerde o çok istediği polislik mesleğini başarıyla yapıyordur.

Kimbilir?

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: