Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

5 Mart 2019 Salı

SANA ACİL İHTİYACIM VAR, GELİR MİSİN? (2)


Masadaki dostlarımızın da sesleri kesilmişti. Pür dikkat eşime yöneltmiştik bakışlarımızı. Telofonun hoparlörünü açtıktan sonra hepimiz meraklı bir sessizlik içine çekilmiştik.

Karşı tarafın telefonu epey çaldıktan sonra ortak dostumuz Saim' in  uykulu sesini duyduk, hepimiz.

" Alo...aloo!"

" Saim ben Tuncay. Bu saatte seni uyandırdım, kusura bakma kardeşim, ama sana acil ihtiyacım var."

" Hayırdır Hacı?"

" Hiç sorma Saim!..  Başımız dertte. Aracın gösterge tablosu bozulmuş. Anlamadım bende. Benzin bitince mahsur kaldık dağın başında. Ne fener var, ne su. Ne de benzin. Acil Gelir misin kardeşim?"

"Tamam Hacı,  Şu an mahsur kaldığınız yer, tam okarak neresi? Sen adresi telefondan yaz. Bende giyinir giyinmez oraya doğru geliyorum."

Eşim gülmemek için dudaklarını birbirine kıstırıp duruyordu. Telefon kapanınca eşim sanki zafer kazanmış bir edayla  Akçaylı dostlarımıza telefonu işaret ederek konuştu.

" Sizde duydunuz değil mi? Geliyor işte. Hemde nazlanmadı, soru da sormadı."

Ben sözüne noktasını koyan eşimi uyardım.

"Ama... ama  ya cidden geliyorsa ? Sen en iyisi mi, ara onu birdaha da gelmesin!"

Eşim, " Sahi ya, gelir mi, gelir valla bu çocuk!"

Bir anda paniklemişti. Telefonu eline alıp, az önceki numarayı tekrardan çevirmişti.

" Saim, sakın buraya gelme. Biz sana şaka yaptım. Gerçek dost musun, değil misin kanıtlamaktı amacımız. Sağ ol kardeşim."

Saim in sesini duyuyorduk:

" Hay, ben seni dünyaya getiren o ebenin....taaa....amk... E mi?

İkinci kez dostu arayınca, fırçayı, küfürleri yedik tabi ...Ne ebemiz kaldı, ne sülalemiz.

Meğerse pijamalarını çıkartıp giyinmiş dostumuz, bir güzel de otoparkın yolunu tutmuş.

Nasıl kızmasın ki?

Kim olsa  tatlı uykusunun rem döneminde uyandırıldıktan sonra böylesi eşşek şakasına kızardı...

Ama dosttu Saim.
Bir hafta sonra Akçay'a bizi ziyarete gelmişti.

" Sahi lem hacı, kaldınız mı dağ başında? Bana kıyamadınız de mi? "

İkna edene kadar bin dereden şu getirttirmişti dost bize.

"Koşarken değil, düşerken yanımda olanlar dostumdur."

Kim söylemiş bu sözü, bilmem ama çok da doğru bir söz.

İki tür dost vardır:
İlki, "Dost" diyebilmek...
İkincisi, "Dost diye" bilmek!

İkisi ne kadar da farklı!
İlkinden emin olabiliriz, Ama ikincisi yanıldığımızdır.

Emine Pisiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: