Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

26 Mart 2019 Salı

SULTAN BABANIN ASASI (1)





                                                       

                             BİRİNCİ BÖLÜM

Ömer, Faruk, Serap, Toprak, Mine, İnci, Pınar aynı ilçede yaşayan çocukluk arkadaşlarıdır. Her pazar yaşadıkları ilçede bulunan spor salonunda buluşurlar. Böylece hem sohbet ederler, hem de spor yapmış olurlar.
Faruk spor salonuna gitmek üzere evden çıkar. Faruk yolda giderken sürekli Pınar'ı düşünmektedir. İçinde ona yoğun hisler beslemektedir. Ama bu duygularını bir türlü genç kıza açamamasının nedeniyse, çocukluktan beri arkadaş olmalarıdır. Arkadaşlıklarının bitmesini istemiyordur. Üniversiteden arkadaşı Ömer ile buluşup konuyu ona açar.
Ömer ve Faruk kafa kafaya verip bir plan yaparlar. 
Ömer arkadaşına yaşadıkları ilçede bir medyumun varlığından bahseder. Ona gidip Pınar'ın duygularını öğreneceklerdir. Ömer ve Faruk medyumun adını duymuşlardır, ama tam adresini kız arkadaşı bilmektedir. Ona telefon açıp öğrenmek isteyince kız arkadaşı onları götürebileceğini söyler. Birlikte gitmek için gün kararlaştırırlar. Ve detayları görüşmek üzere gençler spor salonunda buluşurlar.

Yaşı 70'lere dayanmış medyum kadın, o sabah başı ağrıyarak kalkar. Neden böyledir bir türlü anlayamaz. Boynundaki yemeniyi çözüp başını alnını sıkacak gibi iki kez dolayıp sarar. Ocağı yakar, çaydanlığı üzerine koyar. Sonra da dolaptan peynir ve yumurta alıp tavada pişirir. 
Kahvaltısını bitirdikten sonra ağrı kesici yutar. Masa üzerindeki sigara tabakasına uzanır. İçinden, kendi sarmış olduğu sigaralardan bir tane alıp yakar. 
Tam bu esnada kapı çalınır. 
"Yine kim geldi acaba?" der yüksek sesle ve sokak kapısını açar.
Karşısında Faruk, Ömer ve Mine durmaktadır.
Hoşgeldiniz çocuklar, der ve gençleri içeri buyur eder.
Gençler koyu renklerle boyalı eve girdiklerinde ürperirler. Medyum kadının kırış kırış yüzü ve siyah delici bakışları onları ürkütmüştür.
Sigarasından bir nefes alıp onlara doğru üfler; Faruk'a bakışlarını çevirip konuşur:
"Sen boşuna sevdaya kapılmışsın. O aslında sana en yakın olana yüreğini kaptırmış!" der demez Faruk ve diğer gençler korkuyla ürperirler!
Mine sessizliği bozar.
"Ne olur,  arkadaşa baktıktan sonra bize de bakar mısınız?" diye ısrarla sorar.
Medyum kadın geriye doğru sıçrar:
"Hayır...Hayır! bunu sakın yapmayın! "
Dedikten sonra salonun köşesindeki siyah perdeyi yana doğru çeker. Karşılarına ayrı bir bölme açılır. Masa ve masanın üzerinde bir gümüş renkli kazan ve tepede lamba vardır. Köşedeki duvarda hayvan kemikleri, tüyler, siyah garip şekiller asılıdır. Gençler iyice çekincelidir, medyum kadını bakışlarıyla izlerler. Medyum birden arkasını döner.
"Yalnız bu size çok pahalıya patlar. Bana da tabi. Sabahki baş ağrımın nedeni şimdi anlaşıldı!" der.
Gençler iyice meraklanır. Ömer önce söz alır:
"Para sorun değil. Siz yeter ki, bizim geleceğimizi söyleyin. Razıyız bedel ödemeye..." der demez kadının korkunç kahkahası onların heyecanlı yüreklerinde korkunç akisler yapar.
"Ha ha ha ha...Bedel mi, ödeyeceksiniz?"
Faruk söz alır:
"Evet, para sorun değil..."
Medyum kadın ikinci kahkahayı atar.
"İşte duymak istemediğim bir yanıt. Ucunda ölüm dahi olacak kadar mı seviyorsun o kızı?
Faruk büyülenmiş gibidir:
"Evet ölmeye bile razıyım. Onu çok seviyorum." der.
Medyum kadın o anda , 
"Peki o zaman, şimdi sizden iki şey istiyorum. Bakalım onları bana getirebilecek misiniz?"
Faruk ve Mine aynı anda öne doğru atılırlar:
"Nedir onlar?"
Medyum kadın:
"Kara yılan ve sarı yılan derisini, bir de sevdiğin kızın ve sizlerin kanları lazım bana. Bir kaç damla olacak ama...Ve donmamış olmalı kanlarınız."
Gençler suskun kalırlar. 
"Bu çok zor. Bizden istediğiniz oldukça zor bir istek." der Mine.
Faruk, kısa bir süre düşünür. Medyum gençlere gizemli gizemli bakar.
"Ben çay içiyorum, sizler de ister misiniz?" diye sorar.
Gençler hep bir ağızdan, "Hayır, Hayır, sağ olun. Biz bir aramızda konuşup size gelelim," derler
Ve ürkütücü evden dışarı çıkarlar.
Hepsi nefes nefesedir.
Faruk,
"Bu nasıl bir kadın yahu?"
Ardından:
"Hem kara yılan ve sarı yılan derisini bulduk, diyelim...Pınar'ın kanını nasıl alacağız yahu?"
Mine telaşla atılır:
"Kadına bak ya...Bir de sıcak donmamış olacak diyor..."
Ömer:
"Oha çüş yani!"
...




                  ***

Yazan Ve Düzenleyen: Emine PİŞİREN


Dip Not: 


Yukarıda yazılı eserin tüm telif hakları Emine Pişiren, adlı yazara aittir. 

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Hükümlerine göre satın alınan basılı standardların bir bölümü veya tamamı iltibas edilemez, çoğaltılamaz ve basılamaz. 
Bu nedenle telif haklarının ihlalinin tespiti ve gelen ihbarlar üzerinden Hukuk Müşavirliği kanalı ile işlem başlatılarak ve takibi yapılır.


















Hiç yorum yok: