Sokakta pandemi konuşmaları:
Spikerle işletme sahipleri ile sokaktaki halk arasında geçen benzer söyleşilere tanık oluyoruz.
TV'de spikeri pideci dükkan sahibine soruyor:
" Yasaklar başlayacak. Yiyecek içecek işletmeleri, sadece paket satışının servisini yapabilecek. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?"
" Valla çok kötü bir durum. Aylık dükkan kiram 65 bin lira. Eğer kapatırsam kiramı ödeyemem iflas ederim."
Spiker bu kez halktan birine uzatıyor mikrofonu:
" Siz ne diyorsunuz bilim heyetinin aldığı bu karara?"
" Zor bir durum..!"
" Neden zor durum?"
" İşletmelerde dip dibe masa ve sandalyeler. Önlem alınmıyor. İnsanlar yemek yerken maskeleri çıkartmak zorundalar. Ortamda tecrit olmayınca solunum yoluyla virüsü zaten alacaktır oradaki yemek yiyenler. Bence kapatılsın."
Başka biri;
" İşe giden insanların karınlarını doyuruyor bu işletmeler. Milyonlarca yemek yiyecek insanlar aç mı kalsın? Kapatılmamalı. Asıl AVM'ler kapatılsın."
Başka bir insan yanıtlıyor:
" Çorbacılar, esnaf lokantaları kapatılmasın. Kirasını ödeyemeyen esnaf evine ekmek götüremez. İşçi, memur aç kalır."
Ve sesler yükseliyor!
" Asıl semt pazarları kapatılsın."
" Asıl okullar kapatılsın. Üniversiteler kapatılıyor da, düğün salonlarına, taziyelere yasak konuluyor da niçin ilk ve orta öğretimler, dersaneler açık bırakılıyor?"
" Küçük çocuklara okullarda virüs bulaşmıyor mu? "
"Genç ve yaşlılar mı korunmalı?"
" Asıl eğlence işletmeleri kapatılsın."
" Sigara yasağına çok sevindim."
Vs...vs...vs...
Yüzümde acı bir gülüş oluşuyor. Söyleniyorum kendi kendime:
" Yahu, virüs sokaklarda cirit atıyor. İnsanlar toplu olarak ölmeye başladı. Avrupa artık eve kapanıyor. Sen hala işletmenin kirasını düşünüyorsun. Sorarım sana:
"...Hiç ölüler gelir mi, yemek yemek için senin dükkanına?"
Bu virüs, yaşamını sürdürmek için protein yemek istiyor.
Bu virüs, hayatın içinde artarak varlığını sürdürmek için suya gereksinim duyuyor.
Ve çapının 4 bin katı su içerek yaşıyor.
Sen hala dükkânının kirasını düşünüyorsun!
Tekrar soruyorum sana:
Ölümle pençeleşen bir insanı kurtarmak için hastanedeki "yoğun bakımın günlük masrafı" ne kadardır biliyor musun?
En az 10 bin Türk Lirasıdir.
Yoğun bakımda yaşamak için yatan hastaların sayısıyla çarpın 10 bin lirayı...Korkunç bir rakam çıkıyor ortaya...
Peki, ya bulaştan ölen o yüzlerce sağlıkçılar geri gelebilir mi?
Asıl iflâs edecek olan sağlık sektörüdür.
Bir çorbacı dükkanı değil...
Hem bir kase çorbanın ücreti ne kadardır?
En az 10 lira...
Sen 10 lira kazanamayacağın için üzülürken, bir insan çocuğunu, eşini, annesini, babasını, sevdiklerini tümden kaybediyor, acı çekiyor, acııı..!
Sen yeniden toparlarsın kendini.
Yeniden çorba pişirirsin.
Ama ya o ölen insanlar, geri gelir mi?
Gelmez değil mi?
Gelmez!
Lütfen, virüsü doyurmak için tüm yurtta en az 2 hafta sokağa çıkmayalım.
Böylece yaşam alanı bulamayan virüs aç kalıp ölecektir.
Virüs, ölümle pençeleşsin, insan değil.
Ve son soru:
Bir insanın hayatı kaç liradır?
...
Emine Pişiren/ Kocaeli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder