Ben de katılıyorum artık, muhalefetin çok başarısız olduğuna...
Yıllarca davalar açılıyor, iktidara kişisel olarak milyarlarca tazminat ödüyor.
Peki, o boylarını aşan maddi, manevi milyarlarca tazminatı nasıl ödüyorlar?
Hiç düşündük mü?
Çok azımız..!
Yakında İşbankası da Katar'a satılırsa hiç şaşırmayacağız.
Oylarımızla seçilmiş muhalefet acaba görevlerini, yükümlü olduklarını tam yapabiliyor mu?
Yoksa o ceylan derili koltukları boşuna mı işgal ediyor lar?
Biraz düşündüm dün akşam. Ecevit'i, Baykal'ı, Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde hep "aynı rolü oynadıklarına" dedem, ninem de, annem babam da, ben de, çocuklarım da, torunlarım da tanık olduk.
Sürekli aynı terane...
Hep aynı kürsülerden görevlerini unutup, hükümete sözel düellodan başka ne yaptılar?
Seçildikleri sahil ilçe ve beldelerinde kifayetsiz kaldıklarında bile muhalefet yaptılar.
Hep saldırı ve savunmada kaldılar.
Sonuç, bizim tanık olduğumuz, hep yenilgiydi.
Yerel yönetimlerdeki başarıları da ego şişirmek ve yandaş kulisleri yapmak, olmuştu.
Edremit de bir-kac sol yönetimde bizler buna tanık olduk.
Gelelim gündemimizde olan şu
Katar meselesine.
Haberlerde dinlediğim kadarıyla CHP' nin bize yanlış yansıttığı tank fabrikası satış sorunu iyi anlaşılmalıydı. Tam incelenmeden halka yansıtmamalıydı.
AKP yönetimi konuyu mantıklı açıklayınca gerçeği, çuvalladı yine CHP.
Kanımca kürsüdeki duruşu yanlıştı.
Asıl duruş halktan yana olmalı.
Ankara kulis ve kürsülerinde değil.
Örnek vermek istiyorum:
Türkiye'de pandemiyle gelişen, dünyada olduğu gibi; ekonomik, sosyal, psikolojik, vb, çoklu sorunlar yaşamıştır.
Zor bir süreç...
Hem de çok zor!
Çocuklarımız eğitim ve öğretimlerine ara vermek zorunda kalmıştır. Evden online devam etmekteler.
Peki, kaç milyon öğrencinin evinde bilgisayar, cep teli, internete bağlı televizyonu vardır?
Muhalefetin konuyu düşünmesi gerekiyor.
Hükümeti suçlayacağı yerde onun göremediklerini sunup birlikte açığı, açmak yerine kapatmaları gerekir.
Örnek verecektim;
Van da 6 çocuklu yoksul bir ailenin çocukları online eğitim yapamıyorlar.
Niçin?
Çünkü ne internete girecek cep telefonları, ne de TV'leri var öğretim yapmak için.
Hem de o çocukların 3'ü kızdı.
Kızlar okumalı, kampanyası ile çağdaş bir Türkiye de o yoksul aile hala geçici konut olan barakada yaşıyor.
Niçin?
Erciş Depreminden kalma ailelerin yaşadığı aciz karelerden biri...
Niçin bir Suriyeli devletten maaş ve sosyal destek alıyor da o gibi aileleri araştırıp, medyada ifşa etse ya CHP..!
Hükümetin başarılı eylemlerini açığı gibi göstereceğine, açıklarını, unuttuklarını anımsatarak, halkın yanında yer almalı, diye düşünüyorum.
Katar'ın mülkünü değil, 25 yıllık işletmesini Borsa'da satışını değil...
Yanlış yansıtmayla ancak bireysel olarak böyle tek kalır muhalefet.
Düşünün bir: Sahillerde öyle çok tatil köyleri var ki...
Çoğu Demirel, Ecevit zamanında 45 yıllığına, Fransızlara, İtalyanlara, Almanlara, İngilizlere, vs...sarıldığında aynı muhalefet vardı.
Niçin o zaman da direnmediler...
Tankların imalatı ile 25 yıl yurdumuzda iş yapacak olan Katar'a laf çıkacağına,
Osmangazi Köprüsüne taksın kafayı...
Kovit-19 testlerine taksın...
Van, Erzincan, İzmir depremlerinde çaresiz kalmış halkın sorunlarına eğilsinler.
Adalet arayan ailelerin, istismar edilen sübyanların psikolojileri, hak arayan ailelerine zaman ayırsınlar.
Hala hapishaneler masumlarla dolu, çoğu tutuklu, hala hakim huzuruna çıkmamışlar, yargılanmayı bekliyorlar. Onların dertlerini dinlesinler.
Çoğunun yedek atleti, iç çamaşırı yok. Ama bir Suriyeli gıda yardımı, aylık maaş alabiliyor...
Öyle çok sorunumuz var ki, say say bitmez.
Muhalefet yeni açılan fabrikalara, yollara, km uzun tünellere, açılacak muhteşem mimarisi olan kültür merkezlerine, istihdam yaratılacak benzeri işletmeleri bir incelemelidir.
Muhalefet, yıllardır NATO üslerinin işgal ettiği topraklarda Amerikalıların ne işlettiklerini? İncelesin.
Hem de bize terörist ithal eden Amerika'nın, Natonun topraklarımızda hala ne halt ettiğini ifşa etsin.
Ondan sonra Katar'ın Borsadaki hisselerini eleştirsin.
Bakın ben bugüne kadar AKP ye hiç rey vermedim. Yanlısı, yandaşı hiç değilim.
Lakin, onlar Mustafa Kemal Atatürk'ün ılke ve inkılâplarını çok iyi biliyorlar.
Kaç CHP liye 6 okun anlamını açıklar mısın? Sorusunu sordum. %25'i tam bildi.
Ben Mustafa Kemal Atatürk Milliyetçiliğini benimsemiş öz mü öz Türküm.
Bu duruşu temsil ettiği için muhalefet partisini destekliyordum...
Ama şimdi düşünüyorum...
Bu çok üzücü bir durum...
Çünkü iktidarın öyle çok halktan yana duruşlarına tanık oluyorum ki...
Yaşadığım bu duruma bir ad vermek, gerekirse, " Başarı" diyorum...
Siyâset, tıpkı satranç tahtasındaki oyun gibidir. Eğer iyi bir oyuncu olmak istiyorsa kişi, önce zekasına güvenmelidir. Sonra rakibinin hamlelerini tartmalı, tahmin etmeli, onun zekasını aşmalıdır.
Aksi halde Katar Hamlesinde olduğu gibi "Çoban Matı" ile yenilebilir, hayal kırıklığı yaşayabilir.
Şu sosyo ekonomik, psikolojik sıkıntılı günlerimizde asıl konuşulacak konumuz; Tank Fabrikasının mülkü değildir. Sadece işletmesi Katar'a 25 yıllık satılmışsa; bu çok normal değil mi?
1929 da dünya ekonomisi çöktüğünde, yurdumuz Kurtuluş Savaşından yeni çıkmıştı. İçerideki sanayide, savunmada, siyasi, sosyal, ekonomideki yaşadığı zorluğunu halkına yansıtamayan hükümet, aynı zaman da iç borçlarını ödemekle savaş vermekteydi.
Bir yandan da fakr-ü zaruret içinde olan halkın arasında, onları dinlemekte olan, saygın bir Mustafa Kemal Atatürk vardı.
Dert dinliyordu.
Ve manevi kızının yanında acıyla kıvranıyordu şu sözleriyle:
" Millet benden bir peygamber gibi mucize gerçekleştirnemi istiyor. Bu beni çok üzüyor. Çaresizim, milletimin karşısında."
Ve çabuk toparladı ülkemizi: Pes etmedi şu söylemi de bunu kanıtlıyor zaten:
"...Bilirsiniz ki, ekonomisi zayıf bir millet fakirlik ve yoksulluktan kurtulamaz, toplumsal ve siyasi felaketlerden yakasını kurtaramaz. Memleketin idaresindeki başarı da, ekonomide edinilen bilgilerin derecesiyle orantılı olur. 1923”
Zor günlerimizde yastık altındaki altınının birazını satıyorsa bir aile, karşılığında aldığı veya kapatacağı bir sorunu vardır, demek ki...
Eminim ki, geri dönüşü de milletimize hayırlı olacaktır.
Tıpkı, binlerce hastaya şifa vermesi için yapılan şehir hastaneleri gibi...
Tıpkı, km uzunluklarda yollarımızı kısaltan tüneller gibi...
Tıpkı, sayımlarımıza deva olacak açılan büyük barajlar, gibi...
Tıpkı, binlerce öğrenciye eğitim ve öğretim vermekte olan, yeni açılan okullar, üniversite, yurtlar, gibi...
Tıpkı, terörün kökünü kazıtan, İhalar ve benzeri savunma sanayimizde dünyanın bile dudak ısırtan, gücümüz karşısında, duruşumuz gibi...
Bunları övgüyle karşılayalım, ha ne dersiniz?
Sonuç;
Eğer düşmanımızın aklını başarısını küçümsersek yanlış önyargılar içinde boğuluruz.
Daha çok hata yapma şansımız artar.
Yeri gelmişken bir uzak doğu sözüyle yazıma son vereceğim:
" Eğer, bir ülkenin adliye basamakları yeniyse, hastane merdivenleri aşınmamışsa, okul merdivenleri yosun tutmamışsa o ülkede huzur vardır, demektir."
Emine Pişiren/ Kocaeli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder