Kimse beni yanlış yargılamasın lütfen!
Aşka karşı değilim.
Sadece AŞKIN kirletilmesine karşıyım.
Dün akşam, Cansu Dere'nin "Sadakatsiz" adlı dizisinin fragmanı ilgimi çektiği için izledim. Film hakkında biraz söyleşelim mi sizinle?
Zira, empatiyi olumsuz sempatiye dönüştürebilecek bir toplumda yaşıyoruz.
İzlediğim dizi film, gençlerimizi, çocuklarımızı, mutsuz evkadınlarımızın kararlarının rotasını, etik olmayacak yanlış yollara yön verecek bir senaryoydu.
Bu toplumda yaşamakta olan bir kadın olarak; "toplumumuzun ahlâkını bozacak senaryoyu" eleştirme hakkına sahibim.
Dizi filmin sanatçılarına, çekim ekibine, veya herhangi birine bireysel öekişmeli bir sorunum, tartışmam yoktur. Üstelik de Cansu Dere'yi beğenirim. Karakter oyunculuğunu başarıyla oynuyor.
Size başta da dediğim gibi etik değildi izlediğim kareler.
Size biraz filmin içeriğini yazmak istiyorum.
Filmin konusu şöyle;
...Ortaöğretimde okuyan bir erkek çocuğuna sahip, birbirine aşık görünen evli bir çift vardı ekranlarda.
...Kadın özel bir hastanede tıp doktoru. Başarılı bir akademisyen. Erkek başarılı bir mimar. Varlıkları iyi görünüyor.
Adam karısını tam 2 yıldır kendinden 20 yaş küçük bir genç kızla aldatıyor.
...Kadın çocuğunun anksiyete yaşaması adına yaşadığı buhranı içine saklıyor. Ve kocasını yakından takip ediyor. Kendisini aldattığını bilen en yakın, hatta "omuz omuza çalıştığı meslektaşının dahi bildiğini" öğrenince daha çok yıkılıyor.
...Kadın çok güçlü bir kişiliğe sahip. Boşanmak istiyor. Tabi maddi manevi haklarıyla...
...Avukatına danışıyor. Özel hayat, bir kez ihlal edilebilir, ikinci kez suça girdiğini, adaletin boşluğunda karşı tarafın haklı olabileceğini, öğrenince çaresizliği, bunalımı artıyor.
...Oğlu, babasının annesini aldattığına tanık oluyor. Tabi bu durum onun okul başarısına olumsuz yansıyor.
...İhaneti hazmedemeyen doktor kadının iş verimi düşüyor. Psikolojisi bozuk olan, sevgilisinden sürekli şiddet görmekte olan bayan hastasını, bu olayda kullanıyor...
Kadına maddi destek verip, onu özel takipçi olarak tutuyor...
... Bir başka karede Cansu Dere'yi uzaktan, yakından takip etmekte olan bir çakal devreye giriyor...
...2 yıldır bu ihanete tanık olan komşusu ve çok yakın aile dostlarından erkek, tam da burada, izleyiciyi etik olmayan bir kışkırtmayla sahneye çıkıyor.
" Sana yardım edebilirim, ama..." diyor ve otel odasının anahtarını uzatıyor.
...İhanete uğramış, evliliği boyunca tüm kapitalini iç etmiş kocasından intikam almak adına otel odasına gidiyor..!
İşte benim de tam bu noktada kaşlarım çatılıyor.
...
Evet, kıymetli okurlarım.
İçim bulanıyor..!
Oysa o karede beklentim tam tersiydi.
Senaryo yazarından, yönetmenden, "ihanete uğramış evli bir kadının çaresizliğini" kullanıp onun bedenini kirletmesine izin vermeyeceğini düşünmüştüm.
Hatta, aldatılan kültürlü, bilinçli, eğitimli bir kadının daha güçlü bir kadın olarak sahnede durmasını imgelemiştim.
O fırsatçı asalağa bir tokat atıp, toplum ahlakını çürütmeyecek bir davranış beklerdim...
Bu olmadı tabi ki...
Kadın bilinçaltına ötelediği utancıyla, kirlenen bir bedenle evine geldi. Yaşamına devam etti.
Ne içindi?
Maddi çıkarlarına sahip olmak içindi...
Ne içindi?
Kadınlık onuru zedelenmiş olduğu içindi...
Kirlenmeye değdi mi sayın Cansu?
...
Ekranlarda her kanalda eşlerini aldatan, evden kaçan kadınları görmekteyiz.
Aşk arayışında olan mutsuz, işsiz, başıboş genç kızlarımızı, bir hafiye gibi takip edip, stüdyoya getiren bayan sunucular mısır patlağı gibiler...
Bu tür diziler, insan beynine işleniyor. O sunucular daha çok kazanıyor.
Rant için programlarına, daha çok malzeme toplayacakları kesin...
Toplum ahlakını katledilmesine nedendir bu diziler.
Özellikle, geçim sıkıntısına bağlı bozuk, sevgi arayışındaki ailelerin, evlilik danışmanlarına gideceğine; bu tür dizi filmlerle ihanetler, sıradanlaşıp kronikleşiyor.
Ve insanlar imam nikahı kıymakla vicdan rahatlatıp, "bir günlük hevesleri" yaşama arzusu oluşturuluyor.
Sonuç olarak; yalanlar dolu sahnelerle ihanet içerikli kötü senaryolar, " çekirdek aileyi" parçalayacak bir bomba oluyor. Bozuk sosyal düzen halinde bir toplum genetiğine dönüşmesine neden oluyor.
Tıpkı, vurdulu kırdılı, silahlı, şiddet içerikli filmlerde olduğu gibi...
Hapishaneler bu tür örneklerle dolu değil mi?..
Emine Pişiren/ Kocaeli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder