Hani düşünürün biri hayata dair şöyle baba bir söz etmiş:
" Yol uzun gelmiyorsa yoldaşındandır."
Ne de güzel söylemiş, değil mi?
Aşık Veysel'in türküsünün sözlerinde de geçer hayatın çetin yolları. Ne duyguludur o türkü: Zaman zaman söyleriz.
" Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece,/ bilmiyorum ne haldayım,/ gidiyorum gündüz gece."
Hayat yolları hiç biter mi? Git git bitmiyor. Bitmeyecek de.
Lakin, aklımda deli sorular şu eylül sabahında üşütüyor beni. Haydi verelim mi, o sorulara birlikte yanıt?
Örneğin, hayat neden çok pahalı geliyor bize?
Niçin refah içinde yaşayamıyoruz?
Bunun yanıtını uzak diyarlardan bir hekim vermiş. Nasıl olsa az sonra okuyacaksınız. Ben biraz sizinle söyleşmek istedim canım...
Niçin mutlu olamıyoruz?
Çünkü içimizdeki çocuğu sevmeyi başaramıyoruz, onu ihmal ediyoruz. Oysa öncelik onun hakkıdır.
Aşağıdaki yazı Finlandiyalı bir doktordan alıntıdır...
Okuyalım mı?
“...Merhaba.
Finlandiya’da yaşıyorum.
Burada insanların yaşam standartları genel olarak oldukça iyi. Yoksul insanlara rastlamak çok zor.
Alkol veya narkotik madde ya da kumar gibi bağımlılığı olmayan biri kimseye muhtaç olmaz. Gerekirse devletten barınma ve geçinme desteği alır.
Buna rağmen ne gıdalar ne de eşyalar mümkün olduğunca israf edilmez.
Çok gerekli olmadıkça bir şey satın alınmaz.
Bir şeye ihtiyaç kalmamışsa ya ihtiyaç duyabilecek birine verilir ya da ikinci el mağazalarında ya da internetten satılır.
Mesela; çocukları olan bir aile ne kadar varlıklı da olsa ikinci elden kıyafet alır.
Bir yıl sonra küçülenleri satar ve yeniden ikinci el kıyafet alır.
Bazen bir şey almayacak olsa bile bit pazarında dolaşmaktan hoşlanır.
Bu arada Fincede "kirppu" bit, "tori" ise pazar demek.
Aynı bizdeki gibi "bitpazarı" dedikleri kirpputori’den giyinmek hiç gocunulacak bir şey değildir.
Aksine sizin sınırsızca tüketim çılgınlığından imtina edecek entellektüel seviyede olduğunuzu ve alçakgönüllülüğünüzü ortaya koyar.
Burada gösterişli arabalar ve gösteriş düşkünlüğü yadırganır.
Belki de soğuk iklim yüzünden gösterişli giyinen birine pek rastlamazsınız.
İnsanlar iklime uygun ve rahat şeyler giyerler.
Mesela yazın naylon terlikle gezen insanlar görürsünüz.
Çünkü naylon terlikle plaja da gidersiniz, alışverişe de, tiyatroya da.
Kolayca yıkanır, kolayca kurur.
Kimse sizi yadırgamaz, ayıplamaz.
Bir öğretmen de derse terlikle gelebilir hatta terlikleri de çıkarıp hoşlanıyorsa yalınayak ders anlatabilir.
Ve artık terliklerini kullanmak istemiyorsa çöpe atmaz.
1 euroya satabilir.
O bir euroya ihtiyacı olduğundan değil, terliğin ona ihtiyacı olan birini bulması için.
Eğer bu terlik kullanılamayacak kadar eskimişse de geri dönüşüme atar ki doğayı kirletmek yerine yeniden bir ihtiyacı karşılayabilecek bir şeye dönüşebilsin.
Matematik dünyası dergisinde okuduğum bir şeyi de paylaşıp bitireceğim.
Bir okur soru köşesine "neden matematikçiler hep eskimiş gömlekler giyerler?" diye bir soru göndermişti.
Dergi editörü de "henüz bitmemiş bir gömleği neden atsınlar ki?" diye cevap vermişti.
Kimin ne diyeceğine takılmayıp üzerinde yaşadığımız gezegene saygı duyarak yaşayalım.
Ne kadar az satın alıyorsak o kadar olgunuz.
Ne kadar az çöp atıyorsak o kadar olgunuz.
Emek verilerek üretilmiş her şey değerlidir.
1 lira değer biçilse bile o bir lira değerlidir.
Saygılar ve sevgiler..."
Diye bitirmiş Finlandiyalı doktor sözlerini.
Biz de Türkiye'den ona sevgiler saygılar ve çok çok dostluk gülüşleri gönderiyor, teşekkür ediyoruz.
Bir son sözü yazıp köşeme çekileyim:
Aslında yaşamak dediğimiz bir yürek dolusu sevgi, aydınlık gülüş, bir gönül dolusu umut değil midir?
Yaşamak umudumuz solmasın.
Haydi, şu an aynaya doğru git ve sarıl o içindeki sevgiye susamış çocuğa...
Kalın sağlıkla...
Emine Pişiren/ Akçay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder