Yaşlı adam düşmüştü. Kafasını kaldırım taşına fena çarpmıştı.
Civarda onun düştüğünü fark eden vatandaşlar, telefonlarından 112'yi tuşlayıp olay yerine, acil ambulans istemişlerdi.
5- 6 dakika içinde ambulans vaka yerine gelmişti.
Ambulans ekibi bir türlü onu sedyeye yatıramıyorlardı.
" Olmaz...mümkün değil oraya yatmam. Sonra silinir parmak ucumdaki torunumun bana yazdıkları..."
Onun ne demeye çalıştığını kimse çözememişti. Ambulansı çağıran kişiler, dahi ona yaklaşıp _sedyeye yatırmak_ adına ikna turları yapmaktaydılar:
" Bak beybaba, bu halde olmaz ama...Hadi inat etme de yat şu sedyeye..."
Yaşlı adam hala direnmekteydi. Sağ işaret parmağını yukarıda tutup,
" Kattiyen olmaz. Torunumun hayatı parmak işte Şu an ucumda. Başka yere dokunursam silinecek. Katiyyen olmaz." Diyor inatla sedyeden uzaklaşıyordu.
Ambülans görevlileri, onun ne damar yolunu açabiliyor, ne de tansiyonunu ölçebiliyorlardı. Üstelik, sorumlu oldukları hastanın başından kan gelmekteydi. Acil Tıp Teknisyeni yaşlı adamın kimliğinı istedi.
Kimlik bilgilerini kaydederken dosyaya belki etkisi olur diye;
" Yaşar amca, böyle davrandığın sürece bizim de elimizi, kolumuzu bağlamış oluyorsun. Bizi de acil olarak başka yere de çağırıyorlar. Seninle akşama kadar böyle kalamayız. Belki de beyin kanaman var. Acil hastaneye götürüp rontgenini çektirmemiz lazım. Hadi inat etme de bin şu araca..."
Yok yok, Yaşar Bey mümkün değil sedyeye yatmak bilmiyordu.
" Siz gidin evlâdım. Benim yok bir şeyim. Ama şu parmağındaki bilgiler çok daha değerli. Hadi uğurlar ola. Size kolay gelsin.!."
Herkes o dakika yaşlı adamın alzheimer olduğunu düşünmüştü.
Sürücü teknisyen telefonla merkeze şöyle anons geçti:
" Hasta olay yerinden ayrılmıyor. Acil olarak güvenlik ekibinin olay yerine gelmesi gerekiyor."
Ekip 5 dakika sonra olay yerine geldiğinde yaşlı adam kafa travmasının tesiriyle sendeledi. Gözleri kararmıştı. Tam yere düşerken acil tıp ekibinden biri onu yakalamıştı.
Yaşar Bey bayılmıştı.
O anı fırsat bilen sağlık ekibi yaşlı adamı hemen sedyeye yatırdılar.
Hastaneye giderken damar yolunu açıp, bir sakinleştirici zerk ettiler.
Tuhaf olan şey ise yaşlı adamın işaret parmağı yukarı doğru kaskatı durmaktaydı. Baygınken bile bir türlü o kolunu aşağı indirememişlerdi.
Hastanede müşahade için yatış yapılmıştı. Gerekli tüm tetkikler yapılıp ailesine haber de verilmişti.
Gelen yakını 30'lu yaşlarında hayatta ki tek erkek torunuydu.
Yaşar Beyin inatla yukarıda tutmakta olduğu işaret parmağını ona sordular.
Hatta, sık sık baygın halde iken bile sayıkladığı,
"Torunum ve onun tüm hayatı da silinir," sözlerinin ne anlama geldiğini de öğrenmek istemişlerdi.
Ah, dedi gülerek genç adam;
" Dedeme bilgisayar kullanmayı öğretiyordum. Kopyala/ yapıştırda, ekranda okuduğu bilgilerin parmak ucuna alındığını, farklı bir alana dokunup yapıştırırsa, tüm bilgilerin silinip yok olacağını söylemiştim. En son benim ona üniversitede okurken yazmış olduğum mektupları kopyalıyordu..."
Odada bulunan sağlık ekipleri gülerken Yaşar Bey kendine gelmişti. Torununu gördüğünde heyecanla doğruldu:
" Yahu Suat, gel al şu bilgileri parmak ucumdan. Daha fazla koruyamam. Yapışacak bir tarafa, yok olacak..."
Emine Pişiren/ Kocaeli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder