Haberleri izliyorum. Elimde kumanda gözlerim ekran safarisine başlıyor.
Belki, akşam haberlerinden farklı bir habere rast gelirim, düşüncesiyle bir kanalda duruyorum.
Gözleri yaşlı bir genç kızımız ekranlarda beliriyor. Adı Yağmur.
Diyor:
" Beni şu hayatta yalnız bırakan emlakçıdan davacıyım."
Merakla izliyorum. Emlakçı hasarlı evi tutmaları için çok methetmiş. Annesini ikna etmiş. Evi kiralayıp taşınmışlar. Taşındıkları günden beri içinde bir sıkıntı oluşmuş Yağmur'un. Sevmemiş evi. Bir türlü içi ısınamamış eve...
Ve o korkunç deprem oluyor.
İzmir depreminde annesi ile 2,5 yaşındaki evladına mezar oluyor o apartman.
Sevgili Yağmur gözyaşları döküyor. Diyor:
" Annemin bana çocuğuma son mesajı kaldı geride."
Belli ki, AFAD ekipleri enkazdan kişisel eşyalarını teslim etmiş sevgili Yağmur'a...elinde annesinin cep telefonu tutuyor.
Diyor:
" Biliyor musunuz? Annemin bana son mesajı SENİ SEVİYORUM KIZIM, olmuş... "
Evet, beni donduran o son mesaj oluyor. Haber spikerini duymuyorum bile. Aklıma vedasız gidişlerden biri geliyor zira.
" Seni Seviyorum"
İki sihirli sözcük geride boynu bükük öksüz kalmış.
İtalyan asıllı Güney Kaliforniya' da felsefe öğretim görevlisi Leo Buscaglia'nın bir anısı düşüyor belleğimden...
...
Yüksek lisans eğitimindeki öğrencilerine sesleniyor Buscaglia:
" Kâğıtlarınızı çıkartın. Sizi sınav yapacağım."
Öğrencileri şaşırıyor. Çünkü hazırlıksız yakalanmışlardı. Onların tedirginliğini anlıyor zeki, sempatik felsefeci;
" Korkmayın. Sadece bir soru soracağım. Bu sınav sizin bu senenin son sınavı olacak. Yanıtlayalar sınıfını geçecek."
Ve soruyor:
" Doktorunuzdan öleceğinizi öğrendiniz. Sadece bir haftanız kalmış. O an ne yapardınız?"
Tüm sınıf, hiç düşünmeden çalakalem soruyu yanıtlıyor.
Hoca ikinci derste sınav kağıtlarını tek tek okuyup notunu veriyor.
Öğrencilerin hepsi aynı yanıtı vermiş. Tabi hocanın beklediği de bu yanıt oluyor.
" Önemsediğim insana koşar, ona onu ne çok sevdiğimi söylerdim."
Hoca sesine sert bir renk vererek haykırıyor!..
" Seni Seviyorum, demek için ille ölmeniz mi gerekiyordu?
O an bütün sınıfın öğrencileri sıralarından kalkıp kapıya koşturuyorlar. Sınıf 2 dakikada hızla boşalıyor.
...
Felsefe hocası öğrencilerine yaşamda en gerekli olan o sihirli sözcüğün ne kadar tesirli olabileceğini kanıtlıyor.
Doğan Cüceloğlu'nun " İçimizdeki Biz" adlı kitabında anımsadığım bir öneri vardır:
" Önce aynaya bakın. İsminizi yüksek sesle tekrarlayın. Seni seviyorum, sözcüklerini yineleyin. Sonra aynı gün en az 3 kişiye aynı sözcükleri söyleyin. Göreceksiniz ki, sevgi artarak size geri gelecektir."
...
Üç kişi...
Haydi başlayalım.
Ama önce kendimizden...
"Emine seni seviyorum."
SİZİ SEVİYORUM.
Emine Pişiren/ Kocaeli
Dip Not: Fotoğraf İzmir depreminde göçük altında kalarak can vermiş, anneanne ve torunu Barlas.
Her ikisi ve tüm depremzadeler,
Işık içinde uyusunlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder