Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

6 Nisan 2019 Cumartesi

ÇALMAK...



Zamanı çalmak
Hayatını çalmak
Aşkını çalmak
Dostunu çalmak
Malını çalmak
Paranı çalmak
İşini çalmak, vs... vs... vs...


Çalmak, sözcüğünü düşünür düşünmez, hemen en büyük kayıplarımdan zaman gelmişti.
Zamanımızı hiç değmeyecek insanlara, işlere verdiğimiz zaman dizlerimizi değil yüreğimizi döveriz. Hatta boşa geçen zamanın arkasından fatiha dışında neler neler okuruz!
Bunun adına da pişmanlık deriz.


Ünlü yazarın biri çalışma odasına kendini kapatmış. Onu merak eden sevmediği biri habersizce çat kapı çıkıp gelmiş. Bir de sormuş:


" Böyle yalnız başına canın sıkılmıyor mu senin?"


Yazar başını kaldırmış, süzmüş kısa bir an onu:

" Sen gelene kadar sıkılmamıştım!"
...
Evet, anektod da olduğu gibi "kibarca kime neden geldin ki," sorusunu sorabiliriz?
Nezaket, adı altında zaman verdiğimiz nice kişiler olmuştur. Ama ben en çok da banka, taşıt, kasa başında zaman kaybetmeye çok içerliyorum. 


Düşünebiliyor musunuz, tam 2 saat olmuş hala sonuç alamamışsınız! 

Ne büyük zaman kaybı!
Tabi boşa zaman tüketmeyi sevenler de vardır. Ama az sonra öyle bir hırsızlık hikayesi yazacağım ki, insanın aklına bile gelmeyecek türden.
...
Akçay' da yaşadığım yıllardan biriydi. Yaz aylarının ilk günleriydi. Henüz sezon açılmamıştı. Ama kordondaki esnaf yaza hazırlık içindeydi. Kordonu gezerken bir tezgah gözüme ilişmişti. Sararmış kitaplar, tezgaha dağınık atılmıştı. Ah ne çok severdim, eski kitap kokusunu..!
Adımlarımı hızlandırdım hemen o yöne. Satıcı 30 yaşlarındaydı. Ona hafiften gülüş uzatıp, kolaylıklar diledim. Sonra da parmaklarım tezgahta gezinmeye başladı. 17 adet kitabı bir kenara ayırdım. Satıcıya hepsini alacağımı, ama üzerimde yeterince nakit olmadığını, söyledim. Ve kapora olarak kitapların yarısı kadar bir parayı ödeyip oradan ayrılmıştım.
Tabi doğruca bankamatik gişelerine koşturmuştum.
Vakıfbank atm gişesi tee lunaparkın sonundaydı.
Oraya kadar yürümek, ne kadar sıkıcı gelse de çaresiz gitmiştim.
Banka kartımda üç aylık maaşım yüklüydü. Bir miktar çekip doğruca az önceki iştahla ayırdığım kitapların kalan parasını ödeyecektim.


Nerdeee???


Kartımı yutan atm gişesine hangi küfürleri etsem faydasızdı!
Üstelik şifremi yazdıktan sonra çekeceğim miktarı da yazıp, ekrandaki " işleminiz gerçekleşiyor," donmuş yazısına takılı kalmıştı bakışlarım...
Bankamatik gişesinin önünde cep telefonumu evde unuttuğum için sinirden tapınıp durdum. Ekranda değişiklik yoktu. Tam 30 dakika zaman geçmişti. Ne gelen vardı ne geçen. Ayrılamıyordum da oradan.


 Ya ben ayrılınca işlem gerçekleşirse?
Olmaz mı?
Olur vallahi!


İstanbul'da bir askerin başına geldiğinde Allah'tan kuyrukta ben vardım. Mehmetçik alamadığı parasını. Demek ki yeterli bakiye yoktu, diye düşünmüştüm. O oylaya, puflaya giderken, sıra bana gelmişti. Kartımı tam kart girişine itecektim ki, makineden sesler gelmişti. Aa, tıkır tıkır paralar atm gişesinden önüme dökülmez mi!


Paraları kaptığım gibi askerin peşine koşturmuştum. Çocuk nasıl sevinmişti!
Ee, şimdi kartımı yutan atm gişesinden bile bile nasıl ayrılabilirdim ki?
Elbet biri gelir bende Edremit Vakıfbank'a giderdim, düşüncesi ile yere oturup, bekliyordum.
Nihayet, bisikletiyle bir genç geldi. Durumu ona anlattım. Elindeki telefonla bankayı arayıp durumu anlattı. Banka görevlisi gelince sorunum çözüldü tabi...Ama hayat 45 dakikamı daha benden çalmıştı..!


Tabi sadece zaman değildi benden hayatın çaldığı!
Duygularımdan en özel olan güveni, sabrımı da çalmıştı.
Sahi güven duygusu dedim de siz hiç bu duyguya yenik düştüğünüz oldu mu?
Gelsin mi bir öykü?


Bir gün bir genç yolda atının üzerinde ilerlerken yaşlı bir adam yanına yaklaşır:
"Oğlum ben yaşlıyım bineğim de yok, izin ver de atına ben bineyim sen yaya yürü, " der.
Genç;
"Tamam amca gel bin, " diyerek attan iner ve yaşlı adam ata biner.

Genç adam, amcanın yüzüne tebessüm ederek yanında yürür.
Yaşlı adam bir iki adımdan sonra atı hızlandırır ve kaçmaya başlar.
Maksadı atı çalmaktır.
Atının çalındığını gören genç adam ise arkasından şöyle seslenir;
"Amca, sen benim atımı değil, huyumu, iyi niyetimi çaldın."

Ve sözlerini şöyle bitirir:
"Benim evde bir tane daha atım var, ben ona da binerim.
Ama bundan sonra her kim benden atımı isterse asla vermem," der.
...

Hikayede giden mal değildi.
Bir insanın güzel bir huyunu çalmak, onun kalbini kirletmek ve onun vicdanını çalmaktı, asıl en kötüsü...
Vicdan insanın en kıymetli hazinesidir. O da çalındı mı, insan insanlıktan çıkar.

Temkinli olmak en doğrusu tabi...
Mutlu günler.

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: