Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

12 Nisan 2019 Cuma

OLABİLİR DE, OLMAYABİLİR DE...



Yeni yılın ilk yazısını, belleğimden usuma yuvarlanan bir Tao öyküsüyle kaleme aldım. Belki yeni umutların yeşermesine sebep olur.

...Zamanın birinde tek atı, küçük bir tarlası olan orta yaşlı yoksul bir çiftçi varmış. Çiftçi, kendi halinde tarlasını sürerken, emektar atı iri bir kayaya takılmış. At tökezlenip, yan düşmüş. Tabi atın ayağı parçalı, kötü kırılmış. Çiftçi çok üzülmüş. Lakin acı çekmesini istemediği için emektar atını vurmuş.
Kederli kederli, bir tepesindeki kara bulutlara bakmış. Bir de yarım kalan tarlasına bakmış. Eğer 3 gün içinde tarlasını sürüp tohum ekmezse yandığı günmüş. Yağmurlar yağacakmış. Yeni bir at satın alması imkansızmış.
Hayatı o anda kararan çiftçi, umarsızca koşmuş, köyündeki yaşlı bilgeye, derdini anlatmış:
" Bundan daha kötü bir durum olabilir mi, sayın bilge?"
Bilge sakalını sıvazlamış:
" Olabilir de, olmayabilir de..."
Çiftçi içinden söylene söylene ayrılmış oradan. Evine giderken yolunu, dağların yamaçlarına doğru uzanan kırlara doğru uzatır. Bir yandan da hiç beklemediği yanıtı aldığı yaşlı bilgeye kızgın kızgın söylenir.

" Yaşlı bunak, aynı sözlerle kafayı bozmuş galiba,...Demek ki söylenenler doğru..."
Ve benzeri düşüncelerle ilerlerken gözü az ileride ot yemekte olan başıboş bir ata ilişir.
Yüzü aydınlanır. Uzun uğraşılar sonunda sahipsiz atı yakalar. Evine mutlu gider.
Ertesi gün yaşlı bilgeye koşar.
" Halkıymışsınız. Ölen atım yaşlıydı. Bulduğum at ise çok genç. Bana uzun yıllar hizmet edecek. Bundan daha güzel bir mutluluk olabilir mi?" Der ve teşekkür eder bilgeye.
Bilge yine sakalını sıvazlar ve aynı sözcükleri söyler:
" Olabilir de, olmayabilir de..."
Adam dudak bükmüş;
" Allah, Allah! Ne saçmaladı şimdi bu bilge?"
Diye kafası karışmış, yarım kalan tarlasına gitmiş. 3 günlük işini o gün bitirmiş.
Birkaç gün sonra adamın oğlu ata binmiş. Kırlarda koştururken attan düşmüş. Delikanlı sakat kalmış. Adam bir kez daha bilgenin haklı çıktığını düşünmüş. Koşup durumunu anlatmış.
" Yine siz haklı çıktınız. Oğlum ömür boyu sakat kalacak. Bundan daha kötü bir durum olabilir mi?"
Yaşlı bilge yine aynı yanıtı vermiş.
" Olabilir de, olmayabilir de..."
Çiftçi yaşlı bilgeye çıkışmış ve onun evinden çözümsüz, çaresiz ayrılmış.
Köydeki her delikanlı askere gitmiş. Onurlu ana babaların yüzlerinde gurur varmış. Ama çiftçi adam ve ailesi çok mutsuzmuş.
Bir süre sonra ülkesiyle komşu ülke savaşa girmiş. Askere giden erler şehit düşmüş. Sağ olanların durumları çok kötüymüş.
Çiftçi Tanrıya şükretmiş. Bir kez daha bilgenin haklı olduğunu anlamış. Koşmuş bilgenin evine:
" Geçen sefer size kızmıştım. Ama haklıymışsınız. İyi ki yaşlı atım ölmüş. İyi ki genç atı buldum. Tarlamı bir günde sürdüm. Oğlum attan düşüp sakat kaldı, askere gidemedi diye üzülüyordum. Oğlum iyi ki attan düşmüş. Askere İyi ki gitmemiş. Yoksa oğlum da ölecekmiş. "
Yaşlı bilgenin elini öper. Bilge sakalini sıvazlar:
" Olabilir de, olmayabilir de..." der...
...
Bu hikayeyi 40'lı yaşlarımda Tao felsefesinde okumuştum. O gün anladım ki, hayatı zıtlıklarla yaşıyormuşuz. Bu demektir ki, her yaşadığımız an, değerlidir. Bize sunulan hediyedir.
O halde ne çok fazla sevinçlerimize umut bağlayacaktık. Ve ne de üzünçlerimizin uzun süreli olacaklarını umup mutsuz olacaktık.
An yaşanacaktı.
Zaman gibi...
Akreple yelkovanın sürprizlerine hazır olmalıydık.
Kayıp ve kazançlarımız; her an olası yaşanacak, bir durumdur.
O halde bizler de bilge gibi mi olacaktık?
Olabilir de, olmayabilir de...
Her an hazırlıklı olmamız gerektiğini düşünmemi sağlayan iki sözcük...
Bir varız, bir yokuz işte...

Yeni yıl umutlarımızı hiç soldurmasın.
Hayallerimizin, düşlerimizin gerçekleşmesi dileği ile...
Sevgiyle kalın.

Emine Pişiren/ Kocaeli-Gölcük
2019

Hiç yorum yok: