Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

12 Nisan 2019 Cuma

ONLAR SOĞUKTAN DEĞİL AÇLIKTAN ÖLÜYORLAR...



Dün söylemesi ayıp marketten bütün tavuk almıştım. Beyaz et ve butları ızgaralık olarak ayırdıktan sonra tavuğun gövdesini bir tencereye su koyup pişirdim.
Piştikten sonra üzerine karabiber ve tuz döküp kemik sıyırıp söğüş yemeği çok severim. Tam yiyecektim ki, vazgeçtim.
Aklıma dün akşam geç vakit gördüğüm iç burkan bir kare gelmişti.
Saat 21:30 sularıydı...
Hava buz gibiydi. İçim titriyordu. Ellerim kesik kesik sızlamaya başladı. Soluk aldıkça göğsüm yanıyordu. Kar soğuğuydu burnumun ucunu sızlatan.
Resim ve pirografi dersi verdiğim kurumdan oldukça geç çıkmıştım. Evim 3 km uzaklıktaydı. Saraylı beldesinde o saatte hiçbir ulaşım yoktu.
Bende tabanlara kuvvet, dedim ve yürümeye başlamıştım.
İçimden dualar ederek tabi...
Az sonra ıssız yoldan ve sol tarafta yer alan Örcün Mezarlığının yanından geçecektim.
Korkum ölülerden değildi. Dirilerdendi. Öyle ya, iki ayaklılar günümüzde neler yapmıyorlardı ki...
Neyse efendim...
Şok marketin önündeki çöp kutusunun dibinde bir grup sokak köpeği, yeri yalamaktaydılar...
Önce geçip gidecektim yanlarından. Sonra geriye dönüp, acaba neden yeri yalıyor o hayvanlar, diye duraksadım. Gördüğüm kare yürek burkan cinstendi...
İçim acımıştı. Belki de market artığı idi o kırıntılar...Yerde birkaç yumurta kırığı vardı. Zavallı hayvanların kaburga kemikleri öyle belirgindi ki. Gece bile saklayamamıştı. İç burkan hallerini sokak lambasının ışığında bir süre izledim.

Soğuktan değil, şaşkınlıktan donmuştum!
Zira onlar; hem yumurtaların kabuklarını yiyorlardı, hem de yere dökülmüş yumurta içinden geride ne kaldıysa...
İçim bir tuhaf olmuştu. O saatte hiçbir market açık değildi. Hem ne alabilirdim ki?
Gözlerimin önüne bu kare gelince yutkunamadım bile... Bende pişirdiğim tavuğumu yemedim tabi... Ne mi yaptım?
İçine ekmek doğradım. Hazırladığım mamayı 4 torbaya bölüştürdüm. Amacım, dünkü o çöp kutusunun yanına koyup, aç hayvanları az da olsa beslemekti...
Saat 15:00'de yola koyuldum. Yine yürüyordum. Arkamda bir ses duydum. Başımı çevirdim, bir köpekti gördüğüm. Beni sessizce takip etmekteydi. "Ne var, beni ne takip ediyorsun? Yoksa sende mi açsın? " Diye seslendim ona. Beklemediği tepkim karşısında ürkmüştü! Korktu kaçtı. Bende yürümeye devam ettim. Tekrar duyumsadığım aynı hisle başımı aniden çevirdim ki, aynı köpeği gördüm. Vazgeçmemişti beni takipten. O an anladım ki, o da açtı...
Elimdeki torbadan birini ona uzattım. Kaçtı. Korkuyordu. Ama açtı hayvan. İki üç pati geriye sıçramıştı sadece.
Bende daha fazla onu ürkütmeden torbayı dikenli çitlerin kenarına bırakıp uzaklaştım oradan. Başımı hafiften çevirdiğinde, torbayı ağzına almıştı. O an hiç beklemediğim bir hamle yaptı. Dikenli telden sıçrayıp sitelerin bahçesine atladı.
Şaşırmıştım!
Kendisini nasıl da garantiye almıştı.
Hayvanlar soğuk kış günlerinde donarak değil de asıl açlıktan ölüyorlarmış.
O an karar verdim. Büyük bir mama torbası alıp, yürüyüş güzergahın olan köşe başlarına kuru mama bırakacaktım.
Öyle ya Tanrı insanı yarattı, hayvanları da yarattı.
İnsana akıl verdi, çalışarak kazanıyor. Ya o hayvanlar nasıl kazanacaklar ki?
Es kaza biri çöpe kırık yumurta atınca mı kazanacak?

Biz insanların duyarlı olması gerekiyor.
Biraz uzun yazdım, ama bende insanım. Sizlerle paylaşmakla artacağımı düşündüm.

Ve sokaklarda aç canlıların olduğunu bilin istedim.

Sevgiyle kalın.

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: