Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

12 Nisan 2019 Cuma

GÖÇMEN KUŞLARI ROTALARINI DEĞİŞTİREBİLİR Mİ?



Şimdi size bir fıkra yazacağım. Bu fıkrayı neden yazmak istediğimi, yazımın finalindeki sorumun içine gizledim.

...Vaktiyle bir padişah varmış. Çok adilmiş. Lakin bir o kadar da zalimmiş. Tabi Osmanlının en uzun yıllarını yaşamış bu padişahımız; bir gün sivil kıyafetle halkın arasında dolaşırken, bakmış ağaç diken iki işçi görmüş. Saraçhane boyunca tüm İstanbul kaldırımlarında kanter içinde çalışıyorlarmış.
Padişah bir süre onları öylece izlemiş. İzlerken gözüne tuhaf gelen bir durum olmuş. Hemen yanlarına varmış, sormuş gözüne garip gelen durumun sebebini:

" Selamün Aleyküm. Kolay gelsin beyler."

Karadenizli işçiler alınlarında biriken terlerini, ellerinin tersiyle silip doğrulurlar.

" Ve Aleyküm Selam Beyim. Sağ olasun da." 

Sivil giyimli padişah sakalını sıvazlayıp sorar:

" Hayırdır. Siz burada böyle ne iş yapıyorsunuz ?"

"Hayrolsun bey. Ağaç dikeyruz... Eyleme şimdi bizi burada, işimuzi bitirelim da..."

Padişah hala şaşkınlığını gizleyemez:

"Sizi eyleme gibi bir niyetim olamaz. Ama siz ağaç dikmiyorsunuz ki! "

Onların yanıtını beklemeden sözlerine ara vermeden konuşur:

"Aha, ağaçlar orada üst üste yığılmış duruyor. Biriniz kazıp toprağı dışarı alıyorsunuz. Diğeriniz kazıp dışarı aldığınız toprağı, gerisin geriye aynı çukura koyup kürekle toprağı düzenliyorsunuz. Bu nasıl ağaç dikmektir, anlamış değilim. Eylemek için sormuyorum. Sadece tuhafıma gitti."

Toprağı gerisin geri kazılmış çukura döken adam; elindeki küreğin sapından destek alıp doğrulmuştu. Az ötede üst üste yığılı ağaç fidelerini gözleriyle işaret ederek konuştu:

" Ha onları mi soraysun bana? Ağaçları dikecek o arkadaşimuz hastadur, izinludur bugün. Gelemeyecek da."

Padişah o gün sarayına döner dönmez, vezirlerini, şeyhülislamı, kadıyı, ihtiyarlar heyetini çağırıp, divanı toplamış. Bizzat tanık olduğu durumu anlatmış onlara. Sonrasında oy birliğince karar verilmiş divanca.

" Ustabaşının katli vaciptir hünkarım!"

Padişah son sözü söylemiş:

" Bu devlet vakit kaybettireni, iş yapmayanı, boşta durana ücret ödemeyi kaldıramaz. Ustabaşının tiz vurula kellesi!"
...

Haberiniz var mı bilmiyorum ama, İstanbul'daki dünyanın en büyük üçüncü havaalanının yapıldığı alanımız, "göçmen kuşlarının" göç alanıymış.

Siz hiç hala okyanusa topluca pike yapıp intihar eden kuşların akibetini duydunuz mu?
Bilim adamlarının uzunca çalışmaları sonucunda kuşların toplu intihar nedenleri anlaşılmış.
Efendim, meğerse orada batmış bir mercan adası varmış. O mercan adası göçmen kuşlarının asırlardır dinlendiği, konakladığı göç adasıymış.
Göçmen kuşları genetik bilim adamlarını uğraştıra dursun. Ben yetkililere ve size sorularımı sormak istiyorum:

Havaalanı yapımından sorumlu proje mimari kimdir?

Acaba yerli/yabancı pilotlar; kullandıkları uçakları o göç yolunda, "kazasız belasız" alana indirebilecekler mi?

Son sorum:

Bilim adamları, göçmen kuşlarının göç yollarının rotasını değiştirebilirler mi?

Emine Pişiren/Kocaeli

Hiç yorum yok: