Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

19 Nisan 2019 Cuma

İP...İPLEMEK...



Gece gece haberleri seyredersem, işte böyle aklım karışır, uykumda kaçar, tabi. Yok sandık sayımları, yok seçim ihtimalleri, yok şu lider, yok bu lider,vs konuşmalarını dinlemekten yıldık, usandık artık.
Resmen ipe un seriliyor!

Haydii, şimdi de sözcük ve deyimleri sayıp, anlamlarını düşün, düşün çık bakalım kızım işin içinden!

Ee koyun saymaktan, seçimleri düşünmekten iyidir.

Sahi "ipe un sermek" dedim de. Neydi ipe un sermek?

Bir isteği, bir işi yapmamak ve geçersiz bir takım nedenlerle engeller göstermekmiş.
Hadi bakalım koyun saymayı bıraktım, İp...iplere taktım kafayı !

İp atlamak... İp...ipi kopartmak...ipe çekmek...ipe sapa gelmez...ipten adam almak... Başka neydi ?

İp, deyince hemen akla pamuk, keten, naylon, yün ve dokuma benzeri maddelerin ince uzun lifler gelir.
İpler genelde tekstilde, konfeksiyonda, dikiş bakışta kullanılır.

İpi kopartmak deyimi ise; bağlı bulunduğu yer ile ilişiği kesmek, aradaki anlaşmazlığı arttırmak...

İplemek; aldırış etmek, değer vermek, önemsemek anlamında bir sözcüktür. Genelde argo olarak kullanırız.
Örneğin; "Seni iplemiyorum. Seni işleyen kim?"

İpe sapa gelmez; birbirini tutmaz, yersiz, anlamsız, işsiz, yersiz yurtsuz, işe yaramaz anlamındadır...

İpin ucunu kaçırmak;  bir yeri yönetmede veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü kaçırıp, artık duruma hakim olamamak. Yani çıkmaza girmekmiş.
Günümüze "cuk" diye oturuyor bu deyim değil mi?

İpiyle kuyuya inilmez: Kendisine güvenilmez, ona güvenerek bir işe girilmez.
Ne kötü bir duygu yaratır insanda bu deyim. Güven duygumuzu sıfıra indirger...

Devam ediyorum...

İpe çekmek; adam aşarak öldürmektir.

Bir de " İpten adam almak" deyimi vardır.
Anlamı; savunmasını iyi yapan, güçlü avukatlar için kullanılan bir deyimdir.

Bu deyimi Kemal Tahir yazarımızın romanlarında sıklıkla okumuşuzdur.
Peki günümüze nasıl ve kimler tarafından gelmiştir?
İpten adam almak, deyiminin hikayesini gelin birlikte okuyalım.

...Vakti zamanında çok varlıklı bir İngiliz, ağır bir suç işlemiş. O suçun cezası idammış.
Adam hemen İngiltere’nin en şöhretli avukatını tutmuş. Avukat demiş ki, “Merak etme! Ben seni kurtarırım.”

Mahkeme başlamış. Avukat savunmasını yapmış ve hakim kararını açıklamış; “idam”.

Avukat, hapishaneye gitmiş, müvekkiliyle konuşmuş, “Merak etme, seni kurtarırım.”
“Nasıl?” diye sormuş adam.

Avukat, “Bu işin temyizi var. Temyiz idamı bozacak.”

Dava dosyası temyize gitmiş. Temyizin kararı belli olmuş : “Mahkeme kararının onanmasına… Sonuç: idam.”

Adam, “hani beni kurtaracaktın!” diye avukatına çıkışmış. Avukat hala sakin, “Merak etme, seni kurtarırım. Daha her şey bitmedi. Konu avam kamarası’na gelecek.”

Gerçekten, avam kamarasına gelmiş, konuşulmuş. Sonunda parmaklar kalkmış, “idam”.

Adam sinirli mi sinirli, avukat da sakin mi sakin. “Merak etme seni kurtarırım. Lordlar kamarası idamı geri çevirir, endişen olmasın.”

Lordlar kamarası da toplanmış, olayı incelemiş, kararını vermiş: “idam”

Adam, elinden gelse avukatını bir kaşık suda boğacak ama avukat hiç oralı değil. “Merak etme, seni kurtarırım. Kraliçe onay vermeden, hiçbir idam cezası infaz edilmez. Kraliçe bu kararı bozar.”

Dosya kraliçenin önüne gelmiş. Kraliçe de imzayı basmış: “idam”

Londra’da bir meydanda idam sehpası kurulmuş. Hakim, savcı, avukat, güvenlik görevlileri, halk orada adamı idam sehpasına çıkarmışlar. Adamın avukata dönük bakışlarından alev fışkırıyormuş.

Avukat ise adama “sus” işareti yapmaktaymış ‘merak etme, seni kurtarırım’ gibisinden. Meydanda cellat, yağlı ilmeği adamın boynuna geçirmiş. Alttaki iskemleye de tekmeyi vurmuş.

Adam ipte sallanmaya başlarken, avukat yerinden fırlamış, cebinden çıkardığı bıçakla adamın boğazındaki ipi kesivermiş.

Adam, zar zor nefes alır vaziyette yere yuvarlanmış. Hemen hakimler, savcılar koşup gelmişler, “Avukat, sen ne yaptın!”

Avukat, İngiliz ceza yasasını cebinden çıkarmış;

“Yasada, müvekkilimin işlediği suçun cezası idam ve siz de onu idam ettiniz ama yasada ‘idam edilerek öldürülür’ diye bir hüküm yok. Bu durumda, ceza infaz edilmiş sayılır.”

Bunun üzerine İngiltere’de bir hukuk tartışması başlamış. Kraliçe, avukatın bu becerisinden dolayı adamı affetmiş ve İngiliz ceza yasasının idamla ilgili maddesi yeniden düzenlenmiş:

İdama mahkum edilen kişi, asılmak suretiyle öldürülür.

İşte, “ipten adam alma” işinin aslı aynen yukarıdaki hikayedeki gibiymiş...
...
Sözün kısası makbulmüş. Latin bilge dahi ipe takmış kafayı, baksanıza ne demiş?

"Derin kuyu yoktur, kısa ip vardır."

Baba bir söylem değil mi?

 İple başladık iple ilgili bir söylemle bitirelim artık.

"Abdal ata binince bey oldum sanırmış.
Şalgam aşa girince yağ oldum sanırmış.
İp gerilince yay oldum sanırmış."

Suyun üzerinden dipteki küçük balık büyük gözüküyor.
İnsan da öyle, yakından tanıyınca onun, ipe sapa gelmez biri olduğunu görüyoruz.

Allah, doğru ve adil insanlarla karşılaştırsın bizi.

Ve akibetimizi hayırlı etsin.
Kendi kendimle söylendim durdum.

Hadi uyu artık Emine...Bak herkes uykuda!

İpleme artık..!



Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: