Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

12 Nisan 2019 Cuma

ESKİ BİR MEKTUPTU... (Son)



Hala inanamayan bakışlarını üzerimde hissediyordum. Gümüş saçlı, güleç yüzlü kadının gök mavisi gözlerine bir gülüş uzatıp kasaya yönelmiştim.

Sabah yerini öğlene bıraktığında biz pastaneden ayrılmıştık. Rıhtım caddesinden geçen bir taksiye el edip durdurdum. Taksi sürücüsüne Kızılay Huzur evinin adresini verdiğimde yanımda oturan yaşlı kadın " Ama, ama bu benim çalıştığım kurum!" Sözlerine gülümseyerek yanıt vermiştim.

" Bunca yıl beklemişsiniz, az daha sabredin Fikriye Ablacığım."

Dedim. Ellerini sevgiyle avuçlarımın içine aldım. Heyecanını anlayabiliyordum.
Avuçlarımdaki kemikli, etsiz elleri buz gibi ve nemliydi. Anlaşılan, zavallı kadını çok heyecanlandırmıştım.
Huzurevine gelince danışmada ki görevli genç de şaşırmıştı:

" Hayırdır Fikriye Abla, senin nöbetin sabah bitmemiş miydi?"
Yaşlı kadın beni işaret ederek dudaklarını, anlamadım, der gibi kırıştırmıştı.

Ben görevliye Fikriye Hanımdan aldığım kitabı danışma masasına bırakıp, içinden Ferit Beyin adı olan zarfı çıkarttım, gösterdim nöbetçi memura.
Tam o sırada yanındaki diğer görevli bağırdı..!

“Hey baksana Cihan... Bu Ferit amcanın kitabı değil mi? Daha geçende istemiştim ondan. " Henüz ben okumadım. Okuyup, veririm evlat, demişti. "

"...İki gündür gidip gelip bana çatıyor, sen mi aldın kitabımı? Diye. Kaybetmiş demek ki! Sahi nerede buldunuz bu kitabı?

Şaşırma sırası bu kez de Fikriye Hanıma gelmişti.

" Ama nasıl olur?!! Ben yıllarca buradayım, onu nasıl görmem?"

Görevli genç,

" Fikriye Ablam, göremezsin tabi. Sen B blokta ki kadınlar bölümünden sorumlusun. Aynı zamanda sen geceleri çalışıyorsun. Ferit Amcamız da diğer A blokta. Erkekler katında kalıyor. Nerden göreceksin ki? Burası koca bir kent gibi..."

Yaşlı kadın heyecanlanmıştı.

"Bana kaldığı bölümü ve oda numarasını şuraya yazar mısın oğlum?" Dedikten sonra cebinden çıkarttığı not defterini onlara uzatmıştı.

Görevli çocuk yazıp uzattı. Saatine baktıktan sonra,

" Yalnız Ferit Amcayı bu saatte odasında bulamazsınız, bence doğru kütüphaneye gidin. Onu orada bulursunuz ancak."

Birlikte A Blok tarafına yöneldik. Yaşlı kadın benden hızlı yürüyordu. Adımları hızlı ve koşar gibi artmaktaydı.
Asansörden 5.katın tuşuna bastı. Ben sadece bir robot gibi onu takip edip izliyordum.

Asansör 5.katta durunca sabırsızlığımız hat safhadaydı. Asansör kapısı açılınca her ikimiz de bir ok gibi fırlamıştık.
Sahiden Ferit Beyi odasında bulamadık. Doğruca her katta bulunan küçük kütüphaneye koşturduk. Kapıdan içeri girdiğimizde okuma salonunda tek bir kişi vardı. Kır saçlı ve tıpkı Ekrem Bora'ya benzeyen bir adam kitap okumaktaydı.

Fikriye Hanım, koşarcasına ona doğru gitti. Belli ki, sevdiği adamı hemen tanımıştı.

" Ferit...Ferit...Bu sen misin gerçekten? Allah'ım bu sensin!"

Ferit Bey, adının seslenilmesiyle başını kaldırdı. Önce anlayamamıştı. Ama sonra yaşlı kadının onun ellerini tutarak,

" Ben Fikriye... Hani Şehremin'deki 'Mavişim' dediğin Fikriye..."

Ferit Bey, ayağa fırladı. Kollarını açıp, " Mavişim' diyerek, yıllardır arayıp da bulamadığı sevdiği kadını sarıp sarmaladı, onu sıkıca kucakladı.
Gümüş renkli saçlı sevecen kadın Ferit Beyin kollarında kaybolmuştu!

Ben daha fazlasına bakamamıştım. Çünkü göz pınarlarımdaki yaşları tutmak imkansızdı...

Sessizce oradan uzaklaştım. Huzurevinde ayrılıp bir taksi çevirdim.

İstinye hastanesinde yatmakta olan eşimi ziyaret edip, mutlu sonucu ona da anlatacaktım.
...

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: