Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

19 Nisan 2019 Cuma

NEDEN TANRI?



 Fransız komutan Napolyon Bonapart aşağıdaki söylemi ile  sanki günümüzde yaşanan/yaşatılan emperyal dünya düzenini, bize sözel resmetmiştir.

" Din, yoksulların zenginleri öldürmelerini önler."

İnançlı insan, haklı olduğu halde, " günah" diye sineye çeker, her haksızlığa boyun eğer.
Bunun en büyük kanıtı bir Afrikalı insanın,

" Beyaz adam ülkeme geldi, elime İncili verdi, sonra topraklarımı aldı," sözleridir.

Dünyanın en çok altın, elmas, ve petrol kaynaklarına sahip Afrika, bugün üzerinde açlıktan ölen yoksul insanların yaşadıkları bir sömürge kıtasıdır.

Bugün Cezayir, Libya, Mısır ve Suriye din savaşları halen sürmekte, ve binlerce insanın ölümüne neden olmaktadır.
Savaş, sözcüğü bana bir din adamıyla gazetecinin aralarında geçen konuşmayı anımsattı.
...

Kudüs’te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarının önünden her geçişinde, yaşlı bir Musevî’nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş.
Bir hafta, iki hafta… Sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş.
İzin alıp teybini açmış, sormuş adama:

" Adınız?"

"David. Polonya Yahudi’siyim. Yaşım 65. Smalla’da bir manav dükkânım var. Evliyim. İki çocuğum Tel Aviv’de bir çiçek serasında çalışıyor…"

" Sizi her gün burada, Ağlama Duvarının önünde, dua ederken görüyorum."

"...Evet, her sabah dükkanı açmadan buraya gelirim.
Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim.
Öğle tatilinde bu sefer insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradana yalvarırım.

"...Akşam da, eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim.
Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm.

"Ne güzel! Kaç senedir bunu sürdürüyorsunuz?"

" İsrail’e göçtüğüm den beri, yani 40 yılı geçti."

Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:

"40 yıldır her gün dua ediyorsunuz. 40 yıldır yılmadınız. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?"

Uzun, uzun iç geçirmiş yaşlı Musevi; sonra bezgin bir sesle cevap vermiş:

"Vallahi artık bilemiyorum, demiş. İçimde, sanki duvara konuşuyormuşum gibi bir his var."
...
İnsanın duvarla konuşması belki bilinç altı temizliğidir. Belki de ruhunun meditasyonudur. Din adamı geç de olsa farketmiş bu gerçeği. Keşke Hacda şeytan taşlayanlar da 1500 yıl taşlayıp da bir türlü öldüremedikleri asıl şeytanın kendi içlerinde olduğunu anlamış olsalar...

Lâkin bazı yazar ve düşünürler din kavramı ve Tanrı olgusu hakkında görüşleri ortaktır.
Örneğin; Sean O'casey şöyle der:

"İnsanlığın kaderi boyunca, öteki dünyanın neye benzediğini bulma çabasıyla, ne çok zaman heba edildi! Onu bulmak konusunda ne çok istekli olduysa, yaşadığı hayat hakkında o kadar az şey öğrendi."
.
İngiliz yazar B. Russel ise;

"İnsanlardan sürekli ' Ah Tanrı korusun ' Diye sürekli mektuplar alıyorum. Geçmişte yapmamıştı, gelecekte yapacağına nasıl olur da inanıyorlar, bilemiyorum!" Diye us yürütürken;
.
Rus yazar Dostoyevski ise;

"Kendi adıma konuşursam; insanlığın mi Tanrıyı, yoksa Tanrının mi insanı yarattığına kafa yormayı bırakalı çok uzun zaman oldu." Diye düşüncesini belirtir.

Aksi halde Ernest Hemingway'in mantığı ile dağılacağız.
Onun söylemi ise şöyledir:

" Düşünen bütün insanlar ateisttir!"

Dostoyevski gibi fazla düşünsel erozyona uğramadan kafa yormamalıyız.

Ne dersiniz?

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: