Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

19 Nisan 2019 Cuma

EVLİ BİRİYLE AŞK YAŞAMAK İSTİYORUM...



Can Yücel'e sormuşlar:

" Sevmeyi anladık da Sevilmemek, ne demek, anlamadık be usta! Nedir?"

Şair vermiş yanıtı:

" Vakti gelince gitmenin adıdır gün batımına benzer. Ölürsen, Gönülden, Günden."

Dün, genç bir kadın parkta hıçkıra hıçkıra şu sözleri haykırıyordu:

"Ben bunu hiç haketmedim. Oysa tüm gayem onunla mutlu olmaktı... Onu çok sevmiştim..."

Ve sözlerine devam ediyor, ağlıyordu, ihanetle terkedilen kadın.

" Hayal ettiğim bu değildi. Mutluluğa böylesi nefret duymak değildi. Sevdiğime tıpkı bir düşman olarak bakmak değildi."

Onu nasıl teselli edeceğimi bilemedim. Ona " her hikaye mutlak bir gün ansızın bitebilir, hem de okumaya daha yeni başlamışken mi deseydim ? " diye de içimden geçirmedim değil hani...
En iyisi sessizlik limanında onu yalnızlığı ile başbaşa bırakmaktı...
 Yüreğinden hayata doğru acıyı sağıyordu kadın. Ve eminim ki, sağdıkça rahatlayacaktı.
...
Hep hayatı günah keçisi seçeriz. Oysa hatalarını yüzlerine vurmadığımız için kendilerini kusursuz sanan insanların varlığını nedense gördüğümüz halde, gözardı ederiz.

Adamın biri, dijital sayfasında şöyle bir soru yazmış:

" Arkadaşlar mutsuz ve evli bir adam, evli bir kadınla mutlu olabilir mi?"

Sosyal medyada her tür siyasi, idarî, bireysel, toplumsal düşünce, fikir, yazınsal edebî eserler, ekin sanat, vs paylaşılıyor.
Maşallah, tuşlara dokunan yazıp duruyor.
Hani ağzı olanların konuştukları İngiltere'deki o özgür düşünceleri haykırdıkları park var ya, işte bende Facebook ve diğer sosyal dijital alanları o parka çok benzetirim...

Gelelim yukarıdaki soruyu özgürce bize açan beyefendiye...
Gerçi yorum olarak ona da yazdım, ama burada da sizlerle paylaşmakta fayda görüyorum...

...Yaşam devam ederken seçim ve tercihler insan iradesi ve aklıyla olur.
 Eğer birlikte yaşamakta olan kişiler, mutsuzsa çareyi düzeltmekte arasınlar. Dışarıdaki başka hayatlarda değil...

Onların da düzenlerini altüst ederek;  "nasıl olsa beni seven, benim de sevdiğim biri var," düşüncesiyle hasta egosuyla başka hayatları, mutsuz etmeye hiç hakları yoktur.

Şunu unutmamak lazım:

" Gözyaşı ve Ahlar miras olarak kuşaktan kuşağa tıpkı taşınmaz mallar gibi gönüllere miras olarak geçer."
Bir başka yuvayı dağıtarak, mutluluk sözkonusu olabilir mi?
Tabi ki, hayır!
Ha, şu da var..!
Bir an bitmeden başka bir ana giriş yapılmaz.
Eğer ki, apansız giriş yapılmışsa, elbette ki o yasak girişin sonucu da mutsuzluk yaşanacak, aşk bir balon gibi sönmüş olacaktır.

Bir yaz günü alacakaranlık vaktinde Cemal Safi hocamızı, Akçay'daki Şiir Pansiyonunda ziyaret etmiştim. Havadan sudan söyleştikten sonra. Ona şu soruyu sormuştum.

" Hocam şair ve edipler aşkı dizelerine, öykülerine tema olarak seçiyorlar.  Siz de  aşkı manevi olarak "tek hece olarak," gerçek aşkı şiirle sundunuz gönüllerimize.
 Yasak aşkı, bir cümle ile tarif eder misiniz, ne söylersiniz bize?"

Cemal Safi,  hafiften gülümsemişti sorum üzerine. Sonra da bir yudum çekmişti masasındaki rakısından. Ve bana şiirsel yanıtladığı söylemi, çok manidardı.
Bende o dizelerle noktalamak istiyorum bu konuyu.

"Sen bana günahtın. Ben sana yasak!
Helalden uzaktı bu düştüğümüz tuzak!
Ben sana tutkundum, sen bana tutsak!"

"Anlatabildim mi Emineciğim?"

Sözlerinin tesiri öyle derin akisler çizmişti ki gönlümde. Anımsadıkça hala o dizeleri bir mıknatıs gibi o anın etkisine çekilirim.

 Işık içinde uyusun. Şiirin ustası, o akşam bana yasak aşkın tanımını şiirsel anlatmıştı.
...

Hep sağlıklı ve mutlu kalın.

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: