Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

12 Nisan 2019 Cuma

KÖPEK ÇİŞİ VE TÜRK KAHVESİ!...



Bir anımı daha size aktarmak isterim. Dün süs köpeklerinin çişlerinden bahsetmiştim. Aslında o minik hayvanlara inanın bir sözüm yok. " Minik" dedim de çoğu ev köpekleri neredeyse boyum kadardı. Hani o tatlı şirin insan sever golden cinsleri var ya...işte onlar...Aslında iyi eğitilselerdi asla çevreyi kirletmezlerdi. Sahipleri tarafından tasmaları çıkartılıp özgür bırakılınca; onlarda bir önceki köpekdaşlarının kokularını kendi ee'leriyle kapatıyorlardı. Bu şu demekti: "Buranın hakimi ve sahibi benim!" Onların genetiğinde vardır bu eylemi.

Neyse şimdiki yazacağım konu bu değildi.

Yine 19 Mayıs Spor Kompleksinin olduğu alandaydım. Yürüyüş yapıyordum. Birkaç genç banka oturmuş çekirdek çitliyorlardı. Önce umursamadım. İkinci turda bu düşüncemden vazgeçip çocukların yanına vardım. Onlara çevreyi kirlettiklerini ve kendinden daha küçüklere kötü örnek olduklarını söyledim. Güldüler...omuz silkip çekirdeklerini yemeye devam ettiler. Bunun üzerine cebimdeki telimi çıkartıp onları kameraya aldım. Sonra da sözlerimi şöyle noktaladım:

" Bakın çocuklar ben Çevre Bakanlığı Müfettişiyim. Bir tur daha dönüp geleceğim. Burada bir tane çekirdek çöpü göreyim, kişi başı 600TL para cezası keseceğim. "

Bu kez o gençlerin gözlerinde alay değil, şaşkınlık okunuyordu. 

"Afedersin teyze"dedikten sonra tek tek, yerdeki çöplerini toplamaya başladılar. 

Ve az ilerideki çöp kutusuna taşıdılar.
Her sabah orayı temizleyen çöpçü az ilerimizdeymiş; sözlerime tanık olmuştu ki, bana temizlediği alanı anlatıp, yorulduğundan bahsedip teşekkür etmişti.

Bunları neden yazıyorum?

Çevremize ve insanımıza karşı sorumluyuz. "Amann bana ne!" Dediğimiz an kirlilik artmaktadır.
Konuyu biraz uzatacağım, ama az sonra okuyacağınız konu, hepimizi ilgilendirmektedir.
Bir başka yaşadığım çevre kirliliğine örnek ise; Değirmendere sahilindeki ilk çaybahçesini hepiniz bilirsiniz. Hani Kültür Sergi Sarayının hemen yanıbaşında olan mekanı...

Çay bahçesi Değirmendere sahilinin en gözde yerindeydi. Ama hijyenik değildi. WC'si pisti. Ne kağıt vardı, ne de el sabunu. Üstelik kırık ve bozuk sifonuyla girdiğiniz gibi dışarı çıkıyordunuz.
Dışarıda ise manzara daha kötüydü!
Ayarsız sallanan masaları, üstleri yapış yapış olduğu gibi oturacak sandalyenizi seçmek zorundaydınız. Zira mekanın sandalyeleri kırık döküktü. Bahçesine yapay bir havuz yapılmıştı: İçinde su olmadığı gibi çöp doluydu.
Üç sene önce geldiğimde de benzer karelere tanık olmuştum.
Bir keyif kahvesi içmek için ideal yeşilliğe ve körfeze bakan çaybahçesini kaçası geliyordu insanın. Ben söylene söylene garsona sordum:

"Bahçe çok pis. Havuzda neden su yok?"

Garson çaresiz:"Abla patron içeride, ben bilmem!"

Sipariş verdim. Çünkü oğlumla buluşma adresimdi o çay bahçesi. Ama hoş bir şey oldu.
Ben garsona söylenirken, yan masadaki iki hanım beni tebrik ettiler. Birlikte işyeri sahibine gidip şikayet etmemizi önerdiler. 

Oh bea!

Yalnız olmamak ne güzel bir duyguymuş!

Hâlâ duyarlı insanlar varmış!

Şikayetimizi yaptık. Aldığımız yanıt şu olmuştu:

"Haklısınız hanımefendi. Ama buranın halkı çok pis. Biz temizliyoruz, arkadan yine kirletiyorlar. Biz ne yapalım?"

İşyeri sahibine çok öfkelenmiştim. Aslında söylenecek öyle çok şey vardı ki, hepsine yanıt verecek derecede pişkin bir beydi. Bende biraz onu acıtmak istedim.

"Bakın beyefendi: Ben üç yıl önce buraya yerleştim. İlk çay ve kahve içtiğim işyeri sizin bu güzel, otantik bahçenizdi. Ama..."

Sözümü teşekkür ederek kesince ara vermek zorunda kaldım.

"Ama biliyor musunuz bayım? Üç yıl önceki pislikler aynı noktada durmaktalar. Temizlenmiş olsaydı o çiğnenmiş sakız o noktada olmazdı. Ayrıca wc'deki sifon hala bozuk. Değişen siz olun. Halkı suçlamayın!"

Tabi o an kendi gerçeğini kabul etti. Özür de diledi. Daha dikkatli olacaklarını da söyledi.
Lakin ben artık "Alaçatı" denilen tenha çay bahçesine gidiyorum. O mekanda Türk Kahvesini keyifle içiyorum. Hem temiz, hem hijyenik, hem de mekan sahiplerinin kahve sunum kültürleri gelişmiş, denize nazır renkli bir mekan...
Hijyenik mekanı bana öneren, arkadaşım Sevinç Tan Kandemir'e sonsuz teşekkürler...
Sevgiyle kalın.

Emine Pişiren

Hiç yorum yok: