Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

5 Nisan 2019 Cuma

TABUT...



"İki gözümle gördüm, vallahi!"

" Sana mi inanayım, yoksa gördüklerime mi?"

"Gözlerimle görmesem, inanacaktım!"

Ve uzar gider gözlerin tanıklığına dair cümleler.
Lakin hiç birşey göründüğü gibi olmuyor kimi zaman. Ve her zaman da gözler doğruyu görür, diye bir kural da yoktur. Kimi gözler gördüklerini sanır.
Kimi yanılgılarımız, yanlış gördüğümüzü sandığımız kareler, nice insanların canını yakmıştır.
Sevenlerin ayrılmasına neden olmuştur.
Kimileri koca bir ömrü tüketmiş, özgürlüklerini yitirmesine nedenken, kimileri de hayatlarından olmuştur.
Ama öyle bir yaşanmış hayat öyküsü okudum ki, baharat tadında. Hadi birlikte okuyalım, bir kez daha:
"...Yıl 1919 idi. İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim.
Güzel bir kızdım. Dünür gelmeye başladılar.
Biri avukatmış. Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim.
Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum.
Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum.
Ama çok geçmedi ki mahallede bir dedikodu yayıldı.
“Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş” dediler.
Alt üst oldum. Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu…
Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık.
Aradan 5 yıl geçti. Evlenmiştim, bir de çocuğum olmuştu.
1924 yılıydı. Artık ülkemiz özgürdü.
Bir gün Beyoğlu’nda rastladım ona.
Oğlum yanımdaydı.
Beni görünce titredi, ceketini düğmeledi.
Saygı göstererek durdu önümde. “Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim” dedi.
“Olur”, dedim. Bir büroya girdik.
Burası bir avukatlık bürosuydu ve kapıda adı yazıyordu.
İçerde yardımcıları çalışıyordu.
“Siz gerçekten avukat mısınız” dedim. “Evet” dedi.
“Peki, avukatsınız da neden cami önlerinden tabut taşıyordunuz” diye sordum.
Durdu, başı öne eğildi. “Beni affedin” dedi.
“İstanbul işgal altındaydı, her taraf İngiliz askeri kaynıyordu.
Her şeyi didik didik arıyorlardı.
Biz de Anadoluya, Milli kuvvetlere ancak,cenaze süsü vererek tabutlarla silah kaçırıyorduk.
Bu ülke için hayati bir işti.
Bunu size bile söyleyemezdim…”
...
İnsanın içi buruluyor değil mi?
Öyküde ki gibi vatanseverler sayesinde bu vatanda özgürce yaşıyoruz. Onlar ne paraya, ne mala, ne de aşklara teslim ettiler kendilerini.
Tek gayeleri vardı: O da bize tam bağımsız bir yurt bırakmaktı.
Minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhları ışıkla dolsun.

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: