Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

12 Nisan 2019 Cuma

EVLİLİK ÖNCESİ YALANLAR...



Yıldız Teknik Üniversitesini aynı yılda birlikte bitirmiştik. Erol iç mimar, ben inşaat mühendisi olarak mezun olmuştuk.
Okul biter bitmez hayatın kollarına atılmıştık. Birlikte birçok projelere imza atmıştık.
O gün ofiste iki işadamı değil de dertleşen iki yakın arkadaştık.

"Arkadaşım, önemli bir konuda fikrini almak istiyorum. " 

"Tabi ki, konu nedir?"

"Biliyorsun, yakında ikinci evliliğimi gerçekleştireceğim."

"Evet, biliyorum. Sahi bir hafta kaldı değil mi? Hadi az kaldı..."

" Az kaldı da...Benim içim çok darlandı!"

Arkadaşım 42 yaşındaydı. Bundan tam 3 sene önce, kendi kullandığı aracıyla İzmir yolunda kaza yapmış ve çok sevdiği eşini kaybetmişti.
Kısa bir an duraksadım. Mutlu çiftin üç yıl öncesi yaşadıkları talihsiz kaza, yuvarlanmıştı usumdan. Kederli arkadaşım, derin derin ciğerlerine soluduğu sigarasının dumanlarını, öfkeli bir boğa gibi burun deliklerinden dışarı vermekteydi. Üstelik bakışlarında gri kederler yüklüydü. Belli ki, ortada; içinden çıkamadığı ve canını sıkan ciddi bir durum vardı. Belki de her güveyin evlilik öncesi, bipolar psikolojik tepkisiydi...
Onu rahatlatmak için omuzlarını hafifçe sıkıp sıvazladım:

"Şu içindeki derdini bir de, bakem bana."

" Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsen bıyık, derler ya...Benimkisi de işte o misal!"

"Hayırdır!"

"Hayır mı, şer mi ancak Allah bilir. Rahmetliden 6 yaşlarında ikiz erkek çocuklarım var. Onlara annem bakıyor. Çocuklar seneye okula başlayacaklar. Her şey iyi güzel de çocuklarımın artık benimle birlikte büyümesini istiyorum. Babam kalp ameliyatı oldu. Artık ikisi de yaşlandılar..."

"Tamam. Bunları biliyorum kankam. Allah mekanını cennet etsin. Annen babana ve sana da uzun ömürler versin."

"Amin. Sağ ol kankam."

" Ama şu an şoktayım!"
"Neden ki?"

"İpekle tartıştık. Çocukları istemiyor!?"
"???"

"Ben nişanlın İpek'in çocuklarına bundan böyle anne olacağını sözünü verdiğini, kulaklarımla duymuştum. Ne değişti ki Şimdi?

"Sahi ya o sözü verdiğinde sende yanımızdaydın, değil mi?"

"Evet...Ofisimdeydiniz. Ona çocuklarının sorun olup olmayacağını sorduğunda; o da 'rahmetlinin yerini belki tutamam, ama onlara annelerini aratmayacağım,' demişti. Şimdi ne değişti ki?"

"Hiç sorma be! Dünyam başıma yıkıldı sanki!"
İyice endişelenmiştim. Erol 'u hiç böyle çaresiz görmemiştim. Devamlı çakmak kullanmadan sigara içmekteydi. Onun bu halini görünce, açıkçası içim sızlamıştı. 

"Şimdiki durum nedir?" diye sordum.

Sol üst dudağı yukarı kıvrılmıştı. Buruk bir gülüş fırlattı yüzüme. 

" Hıh...Hatunun şimdi son an gollerine maruz kaldım."

"Yani?.."

"Yanisi şu...'Çocuklarını yuvaya ver. Ben onlara bakamam. Ağır gelir bana, ' diyor..."

Arkadaşımın derdi anlaşılmıştı. Yeni tuttukları evlerinin 6 aylık kiralarını peşin vermişlerdi. Üstelik, iç mimarlığını üstlendiği evi a'dan z'ye kendi döşemişti. Ve düğün salonu tutulmuş, davetiyeler bir ay önceden dağıtılmıştı. Böylesi sert gol, haklı olarak onu sersemletmişti.
Ondaki öfke bana da bulaşmıştı. Çenemde ki sakalımı çekiştirip duruyordum. Ona nasıl bir teselli vermeliyim? Düşüncesiyle bende sık sık yutkunmuş durdum. Aklımı kaşındıran cümleyi fırlatıverdim dudaklarımdan.

"Zor bir durumdasın kankam."

Devam ettim:

"Seninle aynı ufka bakmıyor olabilir; ama seninle aynı yolda el ele yürümüyorsa, sakın dualarına, hayallerine ihanet etme!"

Arkadaşımın buruk gülüşü değişmedi. Alnı kırış kırış akordeon gibi yukarı katlanmıştı:

" Hıh...Bu o kadar kolaydı sanki!"

"Tabi kolay. Dünyanın sonu gelmedi ya?!"

"Artık geri dönülmesi çok çetin bir yoldayım be kanka!"

"Nasıl Yani?"

"İpek 4,5 aylık hamile!"

Emine Pişiren

Hiç yorum yok: