Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

12 Nisan 2019 Cuma

VIR VIR, BİRDE DIRDIR!..(Son)

Özdemir Asaf ne güzel betimlemiş bir diğer yarımızı: "Ben" kattım sana biraz, öyle sevdim seni. Çünkü sende bensiz; güzel değilsin hani! Ve Asaf, diğer yarısına, yani sevdiği kadına sevdasını, öyle manidar resmetmiş ki şiirsel...İç sesini dizelerine yansıtmış şairimiz: " Ben ölseydim, o belki ağlardı. Ama o ağlasaydı, ben ölürdüm!" Sevda böyle birşey işte... ... Hikayeyi anlatırken ara verme süresini biraz Asaf'ın dizelerini anımsayıp uzatmıştım. Aynı eşzamanda bunu bilinçli yapmıştım. Zira böyle davranmamın tek nedeni , gereksiz gururla evini terkeden akadaşımın sağlıklı düşünmesini sağlamaktı. Boşanma kararını öfkeyle aldığına inanıyordum. Hikayem, onun vereceği kararı olumlu etkileyecekti. Çünkü eşini hala seviyordu. "Haklısın canım. Amacım seni meraktan öldürmek değil. Boğazım kurumasa bir solukta anlatacağım..." Sözlerimi dudak büküp suskunlukla karşılamıştı. Belli ki kapıdaki kişinin kim olduğunu açıklamamı bekliyordu. Ee okurlarımı da bekletmek hiç doğru olmazdı doğrusu... ... Genç kadın kapıda sağ sağlim eşini görür görmez, ikinci şokunu yaşamıştı. Az önceki haber spikerinin sözlerini gerçek, kapıdaki görüntüyü belleği ona hayal gibi gösteriyordu. Az önce duygusal travma geçiren genç kadının gözleri yeniden karardı. İkinci kez kendinden geçti. Kapıda karşısına dikilen eşi yere düşmesini kucaklayarak engellemişti. Salondaki üçlü kanepeye yatırdı. Panikleyen adam, doğruca mutfaktaki sürahiyi alıp içindeki tüm suyu, acemice eşinin yüzüne boca etti. Aslında bu eylemi etkili olmuştu. Genç kadın, yüzüne çarpan soğuk suyun tesiriyle inledi. Lakin, gözleri hala kapalıydı. Eşi ne olduğunu anlayamamıştı. Onu kendisine getirmek için omuzlarını kavramış sarsıyordu. "...Canım aç gözlerini. Ne oldu sana? Korkutma beni!" Genç kadın gözlerini araladı. Gördüğü hayal mi gerçek mi ayrımsamaya çalışıyordu. Uzandığı kanepeden panikleyerek kalktı. " Sen yaşıyorsun! Gerçeksin!" Genç adam onun omuzlarına iki eliyle baskı yapıp kanepeye oturmasını sağladı. "Tabi yaşıyorum. Tabi ki gerçeğim. Ne oldu ya? İkinci kez tekrarlıyorsun bana." Genç kadın gözlerine inanamıyordu! Kocasına sevgiyle sarıldı. Sarsıla sarsıla ağlıyordu: " Bir daha söz. Sana asla vır vır, dırdır etmeyeceğim. Yeter ki sen sağ sağlim evine gel aşkım!" Genç adam, olayı kavrayamamıştı. Ne olduğunu? Eşindeki şu ani değişimin nedenini hala anlamış değildi. Ama hoşuna gitmiyor değildi. Az sonra anlatacaklarını kolaylaştırmıştı. Düşüncelerini haber spikeri kesmişti. Televizyon açıktı. Ana haberlerin başlıklarını okuyan spikerin konuşması salonda yankılanmaktaydı. "...Değerli izleyiciler, bugünkü trafik canavarı iki can aldı. Hatalı sollama yüzünden, kazada 34 Aİ 0987 no'lu plakalı opel sürücüsü ve yanındaki eşi, olay yerinde hayatlarını kaybetti." Genç adam, eliyle televizyonu işaret edip; "Ama bu Opel bizim. Yanlış mı okudum ya? Spikerin okuduğu plaka bize ait!.. Şimdi ne oluyor anlarım!" Genç kadın hala elleriyle göğsünü tutmaktaydı: " Evet aşkım. Bize ait..." Henç adam cebinden telefonunu çıkartıp tuşlara dokundu. "Alo... Özbakım Tamirhane mi? Kardeşim, akşam fren balatalarında sorun olduğunu söylediğiniz aracımı tamir için size bırakmıştım. Şimdi...yani, az önce haberlerde aracımın hurdaya döndüğünü gördüm. Bunu bana açıklar mısınız? " Eşinin araba tamircisiyle hararetli konuşmasını dinlemekte olan genç kadın göğsünü tutarak konuştu: " Tanrım çok şükür!" Ben hikayeyi bitirdikten sonra yılların eskitemediği dostumun yüzüne pür dikkat kesilmiştim. Bakalım ne tepki verecekti? O hala hikayedeydi. Yüzü, dudakları sanki muşmula yemiş gibi buruşmuştu. " Ay, adamın ölmediğine çok çok sevindim!.. Ama hikayede birşeyler eksik. " " Eksik olan Ne?" "Gerçeği söylemek gerekirse final beni pek tatmin etmedi! Ne bileyim eksik İşte..." Bardağın dibindeki limonatayı bir dikişte içtim. "Anlıyorum. Peki, finalin nesi seni tatmin etmedi?" Hikayeyi özellikle eksik bırakıp sonlamıştım. Böylece arkadaşımın kendi gerçeği ile yüzleştirip onunla belgite ulaşacaktık. " Hadi kazadaki araçla içindekileri, bir şekilde anladık, diyelim...Belli ki, tamircinin ustalarından biri freni bozuk araçla trafikte seyretmiş. Peki, kadının eşi, neden evine geri dönmüş?" Arkadaşıma gülümsedim. " Hadi tahmin et. Sence neden geri dönmüştür?" Düşünmeden yanıtladı. " Ben ne bileyim canım. Belki birşey unutmuştur. Unuttuğu şeyi almaya gelmiştir." İşte beklediğim yanıt buydu! "Unuttuğu o şey ne olabilir?" " Ben ne bileyim canım. Anahtar olabilir. Evrak olabilir. Parası olabilir. Çantası olabilir. Vs..vs...vs...Çünkü adam öfkeyle evden ayrılmıştı." "Hep maddi nesneler, yani elimize, gözümüze değen eşyalar akla geliyor. Ama asıl, en önemli duygularımızı geride bırakmış olduğumuzu unutuyoruz." Arkadaşım hiç beklemediği yanıtımı şaşkınca karşıladı. Kaşları alnından yukarıya doğru, tıpkı iki yay gibi gerilmişti. " Yaa..! Kafam karıştı! Sonucu tam anlatmış olsaydın, bende bu karışıklığı yaşamazdım. Şimdi söyle bana: Sen ne demek istiyorsun?" Uzanıp onun sol yanına dokundum: " Kendine dön canım. Bütün yanıtlar aha işte şuranda duruyor! Ne demek istediğimi, hikayedeki adamın neden eve geri döndüğünü de anlamış olacaksın." Sustu. Kendi kendine konuşmaya başladı. " Bende kapıyı çekip, öfkeyle buraya geldim. Eve geri dönmemi sağlayan 'tek neden' eşime duyduğum aşk olurdu. Yani onu kırdığım için, ondan özür dilemek için geri dönerdim..." İçim içime sığmıyordu. Arkadaşım hikayenin sonunu özümseyerek tamamlamıştı. Onu düşündürecek sorumu sordum: " Şimdi evine dönmemen için ne bahanen var canım?" "...Şey...Aslında Bir bahane bulmak saçma tabi..." Arkadaşımın iki kaşı bu kez endişeli bir şekile dönüştü. Elinin tersini çenesinin altına dayadı. Düşüncelere dalmıştı. Ve son sorumla gururunu deepfreeze koyup, alacağım yanıtın olumlu olacağından, öyle çok emindim ki... " Bir düşünsene...Eşin ve çocuğunun aynı hikayedeki gibi bir kazada şu an kaybetmiş olabileceğini..." Anında masayı işaret parmağını büküp tıklatıp, kulağını çekiştirdi. "Allah korusun! Yazdıysa bozsun!" Konuşmadım. Sadece onu izliyordum. O nokta virgülsüz aralıksız kendi kendine konuşuyordu zaten... " Kızım sen benim aklımı dondurdun!" " Ayy, düşüncesi bile çok kötü!" " Canım otogarı arayabilir misin?" "Niçin? Gidecek misin yoksa?" " İçim çok huzursuz oldu şimdi. Hem kızım beni çok özlemiştir... Öğretmeniyle görüşmem vardı... Sen ara bi zahmet be canım. Adıma bu akşam için yer ayırt. Sabahı evimde olurum." " Kızım dur bu ne acele! Dün bir bugün iki...Ta İstanbul'dan Akçay'a ateş almaya mı geldin?" " Ya bendeki saçmalık işte...Öfkeyle çıkmışım evden. Gereksiz gururmuş." Sözcükleri zorla ve yutarak konuşmuştu. Ağlamaya başladı. Ona sarılıp omuz verdim. ... Otogarda arkadaşımı uğurlarken hala hikayemin etkisindeydi. Otobüse girerken kulağıma: " Hikayedeki kadının eşi evine, özür dilemek için geri geldi, değil mi?" Onu sevgiyle öpüp evine uğurladım: "Evet... O da tıpkı senin gibi kalbinin sesini dinlemişti..."

Hiç yorum yok: