Merhaba Gönül Sayfama Hoşgeldiniz


Bu Blogda Ara

12 Nisan 2019 Cuma

TANRIM NEDEN HAYVANLAR GİBİ BİZİ DE TÜYLÜ YAPMADIN!



Bir bebek, dünyaya gelmeden önce "güven duyma, " ve benzer içgüdülerini daha anne karnındayken ediniyor...
Üstelik bir de dünyaya doğuşunun o ilk dakikalarında biz, ağlasın/ ciğerlerine hava alsın, diye kocaman bir şaplağı popişine indiriyoruz.

Bu ilk büyük şok!

İkincisi ise;
Ana rahmindeyken alıştığı ısı bilinen 37 derecedir. Düşünebiliyor musunuz?
Bebek, güvenli, korunaklı, sıcak bir dünyadan iklime göre değişen soğuk bir dünyaya gelmekle zaten ikinci şoku da yaşatıyoruz.

Bu iki şokun dışında, öyle bir ceza vardır ki, açlıkla tanışmasına neden oluyor.

Nedir sizce?

Yeni doğan bebek; tam üç ezan okunduktan sonra, ancak anne memesini emebilir.
Belki bu üçüncü şok mu, ceza mı dersiniz, inanmakta güçlük çekebilirsiniz. Ama 1980 yılında ilk çocuğumu Zeynep Kamil Hastanesinde tam 3 ezan okunmasını beklemiştim.
Aman ne beklemekti o saatler, geçip bilmedi, bir türlü.
Benim içi süt dolu göğsüm enfeksiyona doğru şişerken, bebeğim açlıktan avaz avaz ağlamış, dudak kenarları çatlamıştı.

İşte böyle bir sonuçla karşılaşıyor geri kalmış, batıl ülkeler. Kimi batıl inançlarla yetişmiş annelerin, ülkemizde hala 3. Şoku yaşamasına da neden oluyordur.

Yukarıda sıraladığım 3 yanlış uygulama sonrasında bebekte gelişen psikolojik sorunlara zemin hazırlamış oluyoruz. Bebek büyürken, ilerleyen yaşlarda ortaya çıkacak olan; tek somut belirti özgüven eksikliğidir.
Çünkü bebek, ilk yalnızlığı, ilk korkuyu, ilk şaşkınlığı, vs duyumsamıştır.
Bu hatamızın geri dönüşü hiç yoktur!
Şöyle bir bakın çevrenize, tırnak yiyen, dudak derilerini soyan, v.b... çocuklara. İnanın hepsi ya anne karnında, ya da doğar doğmaz yaşadıkları şokların etkisi sonucundandır.
Dünde şair dostum Sibel Demiriz ile telefonda söyleştik, çocukları.
Okuduğu kitap ilginç ve gülümseten kısa mektuplarmış.
Çocukların Tanrı'ya Mektupları, adlı kitapta bir çocuk şöyle yazmış:
"Tanrım, neden hayvanlar gibi bizi de tüylü yapmadın? O zaman bizde elbise giymek zorunda kalmazdık!"
O kitabı mutlak okumam lazım, diye düşünmeden edemiyorum.
Hele günümüz kristal çocuklarının yüzlerindeki o afacan, doyumsuz ruh renklerini gördüğümde...
Bu isteğim daha da kat be katlanıyor.
Mutlu gülüşleri (miz) niz olsun.

Emine Pişiren/ Kocaeli

Hiç yorum yok: